31 Mart 2013 Pazar

Yolun tarifi

Kendini tanıma yolculuğunda türlü iç ve dış engellerle karşılaşırız yaşam okulunda. Büyük filozof, şair ve ressam Halil Cibran'ın dizeleri hiç unutulmaması gereken tavsiyeler içeriyor...

... 


Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma..
Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de..
Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
Yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal…

En doğru yol: en dikensiz yoldur diyenler seni aldatıyorlar.
Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
Aldırma.
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.

Dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.

Dostum, yollar yürümek içindir.
Fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.

Yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,
yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
Aldırma, yürü.

Göğsüne yüreğinden başka muska takma.
Vahiy haritan,

nebi kılavuzun,
akıl pusulan,
iman sermayen,
amel azığın,
sevgi yakıtın,
ahlâk karakterin,
edep aksesuarın,
merhamet sıfatın,
şeref ve izzet adın olsun.

Doğru yol:
İnsanların çoğunun gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
Yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin.
Unutma, tövbe özeleştiridir.
Her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir.
Yön tayini sık sık gerekli olabilir.
Haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir.

Halil Cibran

30 Mart 2013 Cumartesi

Bir erdem olarak ARAŞTIRMAK

Nereden başlasam derken, daha önceleri karaladığım bir kaç satır düştü önüme ve aklımdaki fikirler toplanıverdi etrafında. Bu blogu açmamın nedenlerini anlatacak satır aralarında.
...
Her zamanki gibi çalışmaya sözcük anlamlarıyla başlıyorum, biriktirdiklerimi ilişkilendirerek aktarıyor, düşünceleri akışına bırakıyorum...

Araştırmak, bir bilgiye ulaşmak ve ortaya çıkarmak için zihinsel bir arayıştır. Sormak, sorgulamak, eklektik (karşılaştırmalı) bir yöntemle incelemek, elde edilen bilgileri ayırt etmek, değerlendirmek, analiz etmek ve sentez yapmaktır. Araştırmak, yaratıcı bir çalışmadır ve bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilerek, birleştirilerek, yeni uygulamalar yaratmak için kullanılmasıdır. Düşünce gücünün etkin ve bilinçli bir şekilde kullanılmasıdır.

"Her insan doğası gereği bilmek ister" der Aristoteles Metafizik kitabının ilk cümlesinde.

Araştırmak, merak ile başlar. Koyduğumuz ilgi ile gelişir. Zihinsel bir tutkuya benzer. Bizde eksik olanı ararız, araştırırız. Merak ettiğimiz konu ile aramızda bir çekim gücü oluşur ve bilgilere doğru yürürüz...yaklaşırız.

Araştırma, arama, öğrenme, bilinmeyeni bilinir yapma sürecidir, ancak bilebileceklerimiz kaynaklarımızla, kapasitelerimizle, bilincimizin seviyesiyle ve insani doğamızla sınırlı olduğundan, sonu olmayan bir çalışmadır. Ufuğa doğru bir yürüyüş gibi...Yürüdükçe bilgimiz artar, ancak her zaman bilmediklerimiz daha fazladır...Yürüdükçe uzaklaşan bir ufuk çizgisi gibi...

Bilgileri zihinsel besinlere benzetiyorum. Bedensel açlık ile zihinsel açlığı birbiriyle karşılaştırarak düşünüyorum. Bilgi sever bir insanın iştahla araştırma yapması, özel lezzetlere düşkünlüğü ile bilgilerin peşinden gitmesi, onları tadarken keyiften dimağının sulanması geliyor gözümün önüne.

Bu benzetmede bilgilerin içselleştirilmesiyle ilgili bir anahtar bulunuyor aslında. Nasıl harika yemeklerle donatılmış bir masaya bakıp önünden geçip gitmiyorsak, afiyetle yiyor, sindiriyor, sonra enerjiye, eyleme dönüştürüyorsak araştırma sonucunda ulaştığımız bilgileri yaşamımızda faydalı hale dönüştürebilmek için de aklımızı kullanarak benzer bir çalışma yapmalıyız.Aradaki fark şu, bedenimizde gerçekleşen bu süreç kendi zekasıyla bizim yönlendirmemiz olmadan gerçekleşirken, zihinsel süreç için bilinçli bir emek gerekiyor.

Duyularımızla, aklımızla, tecrübeler ile edindiğimiz bilgileri sorguluyor, üzerine düşünüyor, onları ilişkilendiriyor, çözümlüyor, özümsüyor ve topladığımız bilgilerden kendi düşüncelerimizi üretiyor muyuz ?


"İnsan yediğiyle değil, hazmettiğiyle yaşar" diyor bir filozof. Bilgiler onları okuduğumuzda değil, ancak ve ancak onlar üzerine düşündüğümüzde bilincimize geçerler. Öğrendiğimiz bilgileri yaşam içinde uygulamaya koyduğumuzda bizim olurlar. Aksi takdirde zihinsel halde kalarak zamanın aşındırması ile unutulmaya yüz tutarlar.

Beden sağlığımıza çok önem veriyoruz, ya aklımızın sağlığına ? Fiziksel beslenme sözkonusu olunca önümüze gelen herşeyi yemiyor, son kullanma tarihine bakıyor, titiz bir şekilde seçiyoruz. Peki ama zihinsel beslenme için ne yapıyoruz ? Ne ile besliyoruz aklımızı ? Okuduğumuz, duyduğumuz, gördüğümüz bilgilerden hangilerini zihnimize alacağımızı seçiyor muyuz ? Faydalı ve zararlı olanı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmeyi biliyor muyuz? Sağlıklı, güçlü, net fikirlerimiz var mı ? Zihinsel olarak eksik ve sağlıksız beslenmenin sonucunda zayıflıklar, endişeler, şüpheler, korkular, takıntılar, güvensizlik, emin olmama, karar verememe, görüşün azalması, dengesiz fikirler, olumsuz düşünceler, takıntılar vb. yaşamaya başlıyoruz. Ne yersek o oluyoruz...

Bilgi, zihnin doğası ve bilinç ilişkilerine başka bir yazıda devam edeceğim.
Düşünme ve bilgileri yaşama geçirme üzerine yeni yazılarda buluşacağız.

Bu blogun yaratılmasındaki en önemli neden bu; bilgi çağında bilgi tüketiminden bilgi üretimine geçebilmek, bilmeyi, araştırmayı, düşünmeyi sevdirmek.
Bunu bu sanal ortamın dipsiz kuyusunda yapmaya niyetlenmiş olmam da zamanın gereği.
Geçmişin derinliklerinden günümüze uzanan kadim bilgilerin sağlam, eskimeyen, her daim geçerli öğretileri ile beslenen, o ipe sıkı sıkı tutunan ve onları yaşamaya gayret eden bir insan olarak herkese faydalı olmaları niyetiyle, bilgileri aktarma ve yaşatma sorumluluğunu hissediyorum.

Bugünlük araştırma erdemi ile ilgili ilham veren sözlerle düşünce güncesinin sonuna geliyorum.

"Araştırma, zihinsel ve sezgisel yeteneklerin çift taraflı bir akıntı olarak insanın içine ve dünyaya doğru nüfuz etmesidir." Delia Steinberg Guzman


“Hakikat yolu aranmakla bulunmaz. Ama bulanlar ancak arayanlardır.” Beyazıd-ı Bestami

“Bilgeliğe ulaşmamıza izin veren, öğrendiklerimizin içselleştirilmesi, gerçek inceleme, araştırmadır.” Delia Steinberg Guzman

“Ben bir şeyler bilerek doğmadım; eskiye düşkündüm ve onu şevkle aradım.” Konfüçyus

“Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir, ancak isteğim araştırmaya devam etmektir.” Sokrates

Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.
Uğur Başak Arpacıoğlu

29 Mart 2013 Cuma

Çiçeğin büyüdüğü gibi büyü kalbini güneşe açarak

Gün aydın !

Gecedeki Dolun'aydım
Şafakta aydınlığa çıktım
Gün'eşin doğuşuyla hayata gözlerimi açtım...
İşte bu !

Uzun zamandır beni düşünüyordun
İşte bugün zihinsel planlardan indim aşağı bedenlendim, vücuda geldim...
Var'lığımın yukarıda ve aşağıda bağlı olduğu köklerine hizmet etmeye geldim.
Yapacaklarımdan onur duyacağına eminim...

İyi, adil, güzel ve doğruluk idealarını kendime arketip yapacağım.
Kadim öğretilerin ışığını ve bizden önceki bilgelerin patikasını takip edeceğim.
İrade, aşk ve zeka güçlerini kullanarak erdemli bir hayat süreceğim.
Varoluşumun nedenini gerçekleştirmek için çalışacağım.
Gün be gün, an be an, her dem...

Yaşarken aktaracağım,
Yaratırken akacağım,
Konuşurken yaratacağım,
Düşünürken yazacağım,
Mutlu olacağım, Mutlu edeceğim, Mutlu öleceğim...
Yolumuz açık...Yola çıktık...

Çiçeğin büyüdüğü gibi büyü, kalbini güneşe açarak.

Kendini Tanı, Evrenin gizemlerini tanıyacaksın...
"As above so belove"