yol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2018 Çarşamba

Geçiş kapılarında...Sezgi çağı..Frekans..Enerji..Dönüşüm

Frekans...Enerji...Dönüşüm...Sezgi Çağı...Geçiş kapılarında konulu iki yazının çevirisini özümüze dönüşerek arınmamız niyetleriyle paylaşıyorum. 

Anlamak ve kabul etmek zor biliyorum... Böyle geçiş zamanlarında yaşamak kolay değil, ancak böyle zamanlarda yaşıyor olmamız, Stoacı filozofların söylediği gibi olanları taşıyabilecek güçte, cesur ve soylu ruhlar olduğumuz içindir... Aramızda daha iyi bir dünya ve insanlığı inşa edeceklere duyulan umut olduğu içindir...

İnisiye Filozof Eflatun'un adlandırdığı gibi Mağaranın efendilerinin düşünmemizi istediklerinin peşine düşmek yerine, yarınları düşlemek için enerjimizi arındırmalıyız. Bilgi çağı yavaş yavaş bitiyor, çünkü bilgi yıkıcı amaçlarla da kullanılıyor. Bir sonraki evrim etabına, Sevgi realitesine geçebilmemiz için Sezgi çağı bizi çağırıyor...Kalbimizin ve hislerimizin bize Doğru Yol'u gösterebilmesi için, Farkında olabilmek için, girdabın içinde değil, üzerinde kalarak ayırt edebilmek için duygularımız arı ve yüksek frekansta olmalı.  

Tüm dünyada maddeye, güce olan tutku ve hırs nedeniyle kardeş kardeşin canına kast ederken, insanlık acılarla tavlanırken, algılarımızla oynanırken... Kendi merkezimizde kalmak, Ruhumuzun ritmini yakalamak, dünyevi benliklerimizi Üst Ben'imizle akord etmek, Evrenin, galaksilerin, kürelerin, yıldızların armoni içindeki frekansında olmak her zamankinden daha da önemli... biraz kendi içimize dönmek...İç yaşamımızı beslemek zamanıdır. 

Gerçekçi olmayı bırakmadan, "bunlar olamaz, böyle olmamalıydı" diye tekrarlamak yerine, "olması gereken" için, Doğruları, Erdemleri inşa etmeye gücümüzü kullanalım, çözümler için yaşayalım...Aklımızı salim, pırlanta kalbimizi saf, safları sıkı tutalım. 

Her nasıl ve ne zaman olacak ise - ki hepimiz bir gün öleceğiz- çözümler için çalışarak yaşadım ve öldüm diyebilmek daha onurlu olacaktır...Ölümsüz ruhumuzu sonsuz yolculuğunda yükseltecektir...unutmayalım. 

Oğlak burcundaki dolunay diyor ki: Maddesel dünya ile ilgili kaygılarını, sahip olmayı bıraktığında, kendine sahip olmaya, GERÇEKTEN VAR OLMAYA başlayacaksın...ve Yengeç burcundaki Güneş'e, yani YUVA'na dönüş yoluna adım atacaksın. 

Yolda dimdik yürüyebilmek, cesurca yaşayabilmek ve zamanın ruhunu yakalayabilmemiz temennisiyle... sevgilerimle 

Uğur Başak Arpacıoğlu 
19.07.2016, Kadıköy, Istanbul ( ilk kaleme alınma tarihi ) 



"Nunc fluens facit tempus, nunc stans facit aeternitatum" 
The now that passes produces time, the now that remains produces eternity.
Geçip giden "şimdi" zamanı oluşturur, genişleyen "şimdi" sonsuzluğu...
Boethius, The consolation of philosophy


ZAMAN VE SÜREÇ DENEYİMİNİZ DEĞİŞİYOR...

Bilgi Çağı’ndan çıkıp Sezgi Çağı’na giriyoruz ve bu geçiş gerçeği algılama biçimimizde önemli bir değişimden çok daha fazlasını getiriyor.

İlk olarak dünyanın çok hızlı hareket ettiğini ve sizin daha fazla kendinizi zorlayarak ve hızlanarak dünyanın bu hızına yetişmeniz gerektiğini hissedebilirsiniz.

Bir işi bitirdiğinizde on tane daha görevin sizi bekliyor olduğunu bilmek, başarılarınıza veya yaratıcılığınızı kullanarak yaptığınız işlere sevinecek zaman bulamamanıza neden olur.
Yapılacaklar listeniz yakın gelecekteki birçok şey ile dolup taşmıştır. Eski iyi günlerde her şeyin ne kadar da sakin ve güzel olduğunu düşünmekten kendinizi alamazsınız.

Zihniniz dinlenmek için geçmişe ve planlarınızı koordine edebilmek için geleceğe gider. Çok nadiren şimdiki zamanı yakalar ve anı yaşarsınız. Bu nedenle kendinizi baskı altında hisseder, kendi frekansınızı yakalayamaz ve sınırsız enerji rezervinizden faydalanamazsınız. Kendinizi sık sık bitkin ve tükenmiş hissedebilirsiniz.

Algının eski yolunda, zaman ve süreçlere ilişkin deneyimleriniz bir görecelilik fonksiyonu yaratır; geçmişi bugüne ve bugünü geleceğe kıyaslar.

SEZGİ ÇAĞI’nda ise bunun tam tersi yaşanır : 

Geçmiş ve gelecek genişlemiş bir şimdiki zaman içinde erir, böylece ortada görecelik ya da kıyaslanacak herhangi bir şey kalmaz.
Sadece ihtiyacınız olan her şeyi barındıran daha büyük bir Varlık ve dikkate doğru sizi yönelten sonsuz bir şimdiki zaman vardır.

Her şey anın içindeyken ve şu an gerçekleşirken enerji ışık hızında hareket eder.
Şimdiki zaman ve gelecek, hareket ve sonuçları arasında hayal ettiğiniz boşluğu dolduran duraklama zamanı ortadan kaybolur.
Böylece bir sorunu çözerken, kararlar alırken veya hedefler belirlerken eğer özellikle sürece dahil olan insanlar konuyu tamamen anlamış ise ve gerekli mantıksal süreç sağlanmış ise çok daha kısa zamanda sonuç alınabilir.

Bir kez “hiper-uzaya zıplama” deneyiminden geçerek genişlemiş Şimdiki Zaman’ı yaşadığınızda, kendi frekansınızı oturtabilirsiniz ve yaşamınız sakinleşerek zaman neredeyse sonsuz bir hale gelir.
  • Kişisel gerçekliğiniz ile yüksek vizyonunuz arasında bilinçli olarak salınarak, zaman çizelgesi ve trendler hakkında doğal bir duyu geliştirebilirsiniz. 
  • Daha kapsamlı düşünen, potansiyelleri önceden fark eden ve daha fazla değişken arasındaki iç bağlantıların daha fazla farkında biri olabilirsiniz. 
  • Bir yolun diğerlerine göre önceliği olabileceğini sezebilirsiniz. 
  • Yeteneklerinizle sürece olan etkinizden mutluluk duyabilir ve dalgalanmaları, hızlanma ve yavaşlamaları yönlendirmenizden keyif alabilirsiniz.
  • Zamanın akışı, yaşayan ve kapsayan  herkesin ihtiyaçlarını özgün ve değişken bir şekilde yansıtan bir olgudur.

Penney Peirce, Leap of Perception: New Attention Skills for the Intuition Age
Algı sıçramaları, sezgi çağı için yeni dikkat becerileri adlı kitabından çeviri



ZAMAN ÇİZELGESİNİN YOLUNU HİSSEDİN: 

1. Sorumluluğunu alıp üstleneceğiniz bir süreç veya proje düşünün. Bu bir gezi, yeni bir ürün gelişimi veya hangi üniversiteye gideceğinize karar vermek gibi bir süreç olabilir.
Kendi içsel merkezi frekansınıza gidin ve tüm süreci yüzeye çıkarın, ilk anından en son ulaşacağı gerçekliğe kadar kendinizle birlikte süreci boşluğa yayın. Bir yanınız artık olacakları çoktan gördü ve tecrübe etti bile, gevşeyin.

2. Sürecin enerjisini hissedin ve bedeninizin olayların akışına göre doğruluk ve endişe sinyallerini yaymasına izin verin. Tüm işlemin içinden geçerek, olabilecek her ihtimal, her noktayı tecrübe ediyorsunuz. Nerede yavaşlayıp nerede hızlanacağınızı, diğer insanların dahil olabileceği yerleri ve iş akışının nerede duraksayacağını izleyin ve test edin.

3. Zaman çizelgesi çizin, bir kağıda bir nehri resmeder gibi. Genişlemeleri, daralmaları, artış ve azalış ile hızlanabileceği yerleri ekleyin. Farklı hareket ve eylemlerin, enerjilerin farklarını belirtin. Akışın değişimine etki edebilecek şeyleri hissetmeye çalışın ve isimlendirin:  "Risk", "anlaşmazlık", "tartışma”, “kayıp”, “pozitif enerji”, “senkronizasyon”, “iyi şans”, "destek" gibi etiketler kullanın.

4. Güncelleyin, tekrar tecrübe edin, nasıl gelişmesini istediğinize göre zaman çizelgenizi tekrar tekrar yapılandırın.


SORUNLARI MEYDANA GELMEDEN FARK EDEBİLİRSİNİZ

"Yaklaşan olayların gölgeleri kendilerinden önce gelir." Kadim Atasözü

Zihniniz durağanlık ve tanımlamalardan hoşlandığı için enerji akışındaki değişimlerin erken sinyallerini görmezden gelmek kolaydır. Düşünmenin eski yolunda buna “sorun çıkarmak” diyorduk.


  • Bilinçli hisleri kullanarak ve görünebilirlik eşiğinde daha tetikte olarak problemleri önceden sezebilirsiniz. 
  • Hislerinize kulak verirseniz, çalışanlarınızın davranışlarına ve çevresel etmenlere dikkat ederek takip edebilirsiniz, yaklaşan olayları isabetli bir şekilde etkileyecek eylemleri önceden fark edebilirsiniz. Hayatın ve sürecin bozulmaya bağladığını, tıkanmaya ve sıkışmaları görebilirsiniz.

Çevrenizde veya kendinizde bir enerji sorunu olduğunu düşündüğünüz, mutluluğunuzun azaldığını veya sağlığınızın bozulduğunu hissettiğinizde ve aynı miktardaki çabalarınız artık aynı verim ve sonuçları vermemeye başladığında yapmanız gereken; değişmektir!

DEMLENEN DEĞİŞİMİ NASIL SEZERSİNİZ?

1. Dertler ve sorunlarla karşılaştığınız bir dönemi hatırlayın.
  • Erken uyarı sinyalleri var mıydı? 
  • Eğer daha duyarlı olsaydınız, süreçte bir yön değişimi olduğunu fark edebilir miydiniz? 
  • Sorunlar yüzeye çıkmadan önce bedeninizde ve çevrenizde neler hissediyordunuz? 
  • Eğer gerçekleşmeye çalışan olayları fark edebilseydiniz nasıl tepkiler gösterebilirdiniz?
  • Bir sorunu fark etmek için hangi duyularınızı kullanırsınız? Bunlar vücudunuzda nereye kaydoluyor?
  • Bir olayın sorun haline dönüşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • Bir problemin şu an var olduğunu veya potansiyelini, bu değişim sürecinin ne kadar sürede gerçekleşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • “Tam doğru” bir çözüm sizi nasıl hissettirir?

2. Bugünden başlamak üzere enerji bozulmalarını ve sürecin tıkandığı anları hissetmek, vizyonunuzu kontrol etme zamanının geldiğini anlamak, ne zaman ne şekilde hareket etmeniz gerektiği ve tam bir perspektif geliştirmek için daha çok bilgiye ihtiyaç duyup duymadığınızı anlamak için pratik yapabilirsiniz.



ÖZETLE...
Titreşimsel sorun çözme ve planlamada sorunları, ruhunuza ve kaderinize tecrübe katmak adına bir duruma yönlendirilmiş sorular olarak görürsünüz.

Sorunu çözmek sağlıklı bir enerji akışını tekrar düzenlemek adına ne yapılması gerektiğini görmek ve yeni bir yol bulmak için enerjinizi hareket ettirmek demektir.

Kaderini bulmak ve kendini gerçekleştirmeye başlamak, bireyler için hayattaki en büyük çözümü sağlar, çünkü ruhunuzun yaşadığı gibi yaşadığınızda, özünüzle birlikteliği tecrübe eder, gelecek sorunlar ve gelecek için planları ortadan kaldırmış olursunuz.

Geniş ölçekli çözümler her zaman kazandırır. Hayatın tüm biçimlerini önünüze sunar, fiziksel, duygusal, zihinsel ve spiritüel olarak birçok düzeyde etki eder.

Karmaşık durumlarda bile, karar vermek için kendi içsel frekansınızda merkezlenerek bir süreliğine vizyonunuzu kontrol etmeniz gerekir.

Hayatınızın yönü değişiyor, gelişiyor olabilir. 
Çok fazla seçeneğiniz olduğunda seçimlerinizi tartmak için bedeninizin incelikli doğrularını çağırarak kaygı sinyallerinize dikkat etmeniz gerekir. 

Hedefleri planlar ve seçerken, günlük kişisel gerçekliğiniz ile daha ileri seviye hayalleriniz arasında kasıtlı olarak ve sık sık gidip gelmek önemlidir. 

Kaderiniz, herkesin kaderi ile ortak bir şekilde gelişir, bu nedenle planlarınız akışkan ve şu anda olmalıdır. 

Sezgi Çağı, zaman ve zaman çizelgesine ilişkin tecrübelerinizi değiştirir, geçmiş ve geleceğin genişletilmiş bir şimdiki zaman tarafında emilip yutulduğunu fark etmeniz, gerçekleştirme sürecini hızlandırır. 

Zaman çizelgeleri insanların seçimleri ve planları tarafından etkilenir ve bakış sıklıkla kontrol edilmelidir.



AKIŞA UYUN Kİ SORUNLAR ÇÖZÜLSÜN…

Hayat hareket halindedir. Sizi dalgadan parçacığa, hareketten duraksamaya götüren bir eğlence trenidir. Dalga, akış ve gevşemenin neşesini getirir. 

Duraksama kendinizin -bireyselliğinizin, çoğulluğunuzun ve Birlik olgusunun- farkına varmanızı sağlar. Dalga ve duraksama. Genişlemek ve büzülmek…Ayrık olmak ve yeniden birleşmek…Vermek ve kabul etmek…

İletişime geçin ve bağınızı hissedin. Öğrenin ve bilgeliği tecrübe edin. Siz dalgasınız ve parçacıksınız ve tekrar dalgasınız ve tekrar parçacıksınız. Her seferinde, yenisiniz.

Zihni yanlış kullanmak gibi sağlıksız alışkanlık edindiniz. 
Bir dalgadasınız ve zihniniz “Hayat enerjidir ve ben hareketim” diyor. Sonra duraksayıp parçacık olduğunuzda, zihniniz yeniden tanımlaması gerektiğini düşünüp “Hayat somut,katı ve ben sonlu bir bireyim” diyor. 

Tekrar dalga olmaya başladığınızda, zihin tanımlamasını yeniden “akışa” çevirme konusunda baskı altında kalır. Kendi alışkanlığı yüzünden inatçıdır. Sizin ve hayatın sadece tek yönlü olmasını, hayata ve kendinizin doğal parçacık-dalga sistemini tecrübe etmenize bu kadar takılmamanızı ister. 
Zihin kendi kısıtlı bakış açısından dalga-akış durumundan parçacık-duraksama haline her geçişinde kendine “Ben hatalıyım. Bir şeyler yanlış. Bir sorunum var. Bunu beğenmedim. Bu değişimi kontrol etmeliyim” der. Korku üretir ve gereksiz sıkıntılar doğurur.

Kendinizi tecrübe etmenin en yeni halinden keyif almak yerine, sorun sahibi olmaya odaklanmak insanoğlunun en büyük çılgınlığıdır. Sorun sahibi olduğunuzu hissettiğiniz anların altında, akış da olsa duraksama da, bir sonraki, şu ankinden daha fazla keyif alınabilir bir deneyime doğru yön değiştirdiğiniz hissi vardır. 

Deneyime sınıflandırmadan geçin ve onunla bir iletişim kurun. Hareket edin, açıklayın, yaratın ya da duraksayın, tekrar merkezinize dönün ve takdir edin. Sonra da dış dünyanın kendisini bu enerji döngüsüne -hayalinize, filminize- doğal olarak uyum sağlamasını izleyin. 


Zihnin tereddütleri olmadan, dünyanın tereddütü olmaz sorunlar ve cevaplar çözülür; varoluş yok oluş ve yeniden varoluş gerçekleşir bunun yerine. Yaşamdaki şekiller gelir ve geçer ve evrimleşir.

Zihninize tanımlama yapmasına son vermeyi ve şu an deneyimi ile “bir olmayı” öğretebilirsiniz. 

Zihninize, döngünüzün değişimlerini nasıl fark edeceğini, her aşamanın hazlarına uyum sağlamasını, “yanlış” kavramını, deneyimi mutlulukla kucaklayarak değiştirmesini gösterin. 

Zihninizin kopuk ya da dirençli olduğunu her fark ettiğinizde, boş verip mevcut faza yeniden katılmasını ve hazzı aramasını sağlayın. İleride bu derin hazlar, her farkındalık içeren her değerli anınıza sevgi katmanıza izin veren birleştirici prensip olacaktır. 

Ruhun hazzını düzenleyici prensip olarak ele aldığınızda yanlış bir şey, sorun, cevap kalmayacaktır. 

Hayat kendini bilgece geliştirir. Cevaplar zihnin ruhla buluştuğu, bu buluşmalarda, sonraki en uygun şeyi seçmenin keyfini yaşattığı anlık durma noktalarıdır. 

Sorun yaşamayı bırakabilirsiniz. Şimdi’ye kendinizi bıraktıkça, hiçbir şeye ihtiyaç duymazsınız.

Penney Peirce, Frekans “İnsan titreşimlerinin etkisi ve anlamı” adlı kitabından çeviri.

"Sezgisel akıl kutsal bir hediyedir. Rasyonel akıl ise sadık bir köle. Biz köleyi onurlandıran ve hediyeyi unutan bir toplum yarattık."   Albert Einstein






13 Haziran 2016 Pazartesi

ALTIN BASAMAKLAR

Temiz bir hayat, açık bir zihin,
Saf bir kalp, istekli bir akıl,
Peçesiz bir ruhsal idrak,
Herkes için kardeşlik hissi,

Vermek için gönüllülük, 
Tavsiye ve talimat almak için hazır olmak,
Öğretilere hizmet için derin bir sadakat,
HAKİKAT’in emirlerine istekli bir itaat,

Kişisel adaletsizliklere karşı cesur bir dayanıklılık,
Ahlaki ilkeleri mertçe ilan etmek, 
Haksız yere saldırıya uğrayanları yiğitçe savunmak,
Ve insanlığın ilerleyiş idealini sürekli gözetmek,
Kutsal bilimleri kavramada mükemmelleşmek.

Bunlar öğrencinin yukarıya doğru çıkmayı öğreneceği
Altın basamaklardır
Hikmet tapınağına götüren…

H.P.Blavatsky 

***
Azimli cesaretin fethedemeyeceği hiçbir tehlike yoktur. 
Lekesiz saflığın geçemeyeceği hiçbir deneme yoktur. 
Güçlü aklın aşamayacağı hiçbir zorluk yoktur. 
Geleceği kazananlar için, geçmiş mükafat olarak hepsini açığa çıkarır
İnsanlığı kutsayan ve koruyan gücü.
Başarısız olanlar için, başarının gelebileceği başka hayatlar olacaktır. 

HPB, Lucifer, 1891

(12 Ağustos 1831 - 8 Mayıs 1891)









4 Ocak 2015 Pazar

ÖZ'gürlük

Düşüncelerimizi farklı zamanlarda tekrar tekrar meşgul eder bu kavram...
Özellikle dış koşulların her planda sertleştiği zamanlarda... 
İç özgürlüğün motorunu yeniden keşfetmemizi istercesine...

Nedir özgürlük ? 

Canımızın istediğini yapmamız mıdır ? 
Sormalı: Gerçekten Can'dan mı gelir bu istek ? Yoksa nefsin körelmemiş arzularından mı ? 

Hoşumuza gideni seçmek midir ? 
Sormalı : Hoş'umuz neresidir ? Tatmin, keyif arayan neremizdir ? Hoş'umuza giden ne kadar özgürleştirir bizi ? Ne kadar bağımlı kılar kendine ? 

Özgür irademiz ile belirleriz nasıl bir insan olacağımızı, nasıl bir yaşam yaratacağımızı, elimizde olan malzemeyi nasıl şekillendireceğimizi.
Aynı zamanda seçimlerimizin sonuçlarına, onların doğurduğu sorumluluğa da bağlarız kendimizi, onları taşımaya ve karşılamaya da hazır olmayı unutmamalı... 

İstediğini yapmakta özgür olduğunu her düş'ündüğünde, 
Düşüncene gelene sormalı, bu "Varlığım için doğru mu ? İyi mi ? Evrimleştirici mi ?" 
Yoksa düş'künleştirici bir ağır zincir daha mı ?
Platon'un bundan yaklaşık 2500 sene önce Mağara Mitosu alegorisinde bahsettiği gibi.  

Her seçim yeni bağlar kurmaktır yaşamda, yaşamı dOKUmaktır. 

Düşünsel ve duygusal tutumlarımız ile yeni bağıntılar, bağlantılar kurarken sormalı : 
Bizi sınırlandırıyor mu ? Özgürleştiriyor mu ? 
Enerjimizi yükseltiyor mu ? Azaltıyor mu ? 

Her seçim, titreşim, hareket, ritm ve değişim prensipleri ile işleyen Hayat Okulu'nda bir istikamet tayin etmektir.

Attığımız adımlar, yaptığımız seçimler, varlığımızın amacına uygun düşer mi ? 
İzdüşümüm, öz düşüm müdür ? 
OLmaya geldiğim yOLda mıyım ? 

Rotamızdan uzaklaştığımızı nasıl fark edebiliriz ?  

Gölgeler uzuyor ise...Maddenin doğasında her zaman gölgeler olacaktır, ancak cismimizin direği bilincimiz Işık kaynağı ile aynı hizada olduğunda, gölgelerin en kısa hale geldiğini görebiliriz.  

Acılar, pişmanlıklar, kayıplar, korkular, vicdan muhasebeleri ile tekrarlan ikazlar artıyor ise... 

İrademizin, erkimizin, yaşama sevincimizin, sevgimizin, yaratıcılığımızın, zayıfladığını, kendimizden memnuniyetimizin, iç huzurumuzun azaldığını hissediyorsak...

Amaçlarımızı gözden kaybedip, araçlarımızı geliştirmeye yöneldiysek... 

Geleceğimizi tayin etmek, bunun için gerekli iç donanımımızı güçlendirmek yerine, AN'ın sunduğu fırsatların farkında olmayı kaçırarak, olup bitmiş -adı üzerinde- geçmişimizi eşeleyerek oyalanıyorsak...

Düşündüğümüzü, inandığımızı, OLması gerekeni gerçekleştirmekten çok daha fazla enerjiyi dileklerde, teorilerde harcıyorsak... 

Ayrılıklar, çatışmalar, bölünmeler içinde hissediyorsak kendimizi, hem kendi içimizde, hem de diğer varlıklar ile...Birlik ve kardeşlik hissi yerine. 
*
*  *
Hiçbir varlık nedensiz yaratılmamıştır ve bir vazifeyi gerçekleştirmek için maddesel dünyada tekamülünü gerçekleştirmektedir. 

Yaşamda deneyimlediğimiz her şeyin bir fonksiyonu vardır...Her fonksiyon matematiksel bir bağıntıdır. Yerdeki ile gökteki arasındaki benzerliği idrak ettiren, kimi zaman yansımalarla, kimi zaman simetri, kimi zaman ters simetri ve kimi zamanda birbirinin içine geçişme ile kendini gösteren...Hayat Okulu'nun koridorlarında yürürken göksel matematikten ilham alabiliriz...Evren zihinseldir.

Doğanın mükemmel matematiksel yasalarından biridir Karma. Etki tepki yasasıdır, eylem anlamına gelir, nedensellik zincirlerini oluşturur yaşamda. Görünenin ardındaki hayatın sırlarını idrak etmemiz için, evrimleşirken öğretir bizlere Evrensel Düzen'in dinamik matematiğini... 

Karma, yaşadığımız her şeyin bir nedeni, anlamı, öğretme, tamamlama vazifesi olduğunu işaret eder. Ne ekersek onu biçtiğimizi ve yeni tohumlar ekmekte özgür olduğumuzu söyler bize. Her plandaki eylemlerimizle yaydığımız titreşimlerle yeni yaratımlar süreci açtığımızı anlatır. 

Olmamız gereken'i, Dharma'mızı bulana kadar hareket içindeki dengeyi öğretir. Hakikat'e götüren Yol'u insan vasıflarımızla nasıl daha bilinçli olarak ve yeni acılara sebep vermeden yürüyebileceğimizi göstermek için. 

Karma, ne cezadır, ne ödül, telafidir, bozulan dengenin tazminini yeniden kurmak için. Ödülü için değil, ödevimiz olduğu için yapılan doğru eylemdir ile eylemdeki eylemsizlik öğretisidir. Özgür irademiz ile sorumluluk kendimizdedir. 

"Bugünkü yaşamımız dünkü düşüncelerimizin, yarınki yaşamımız da bugünkü düşüncelerimizin eseridir. Yaşam aklın eseridir. Aynen araba tekerleklerinin atları izlemesi gibi saf olmayan akılla davranan kişiyi de acılar takip eder. Hayat acılardan ibarettir. Bugünkü “Sonuç” dediğimiz olgular geçmişin “Neden”leridir, yarınki sonuçlar da bugünkü nedenlerdir. Acıların nedeni tutkulardır, arzulardır. İnsanın hiç bitmeyen tutkuları  ve arzuları." 
Siddharta Gautama Buda 


"Her gün kendi ellerinle inşa etmiş olduğun yoldan yürürsen, olman gereken yere varacaksın. " 
Eski Mısır Atasözü 
*
*  *
Bir köle olarak M.S 1.yy'da yaşamış olan filozof Epiktetos gerçek özgürlüğün görünende değil, kişinin kendi içinde olduğunu söyler:  

"Dünyada olup biten şeylerin bir bölümü elimizdedir. Bir bölümü de değildir. Elimizde olanlar; düşüncelerimiz, yaşayışımız, isteklerimiz, eğilimlerimiz, bir kelimeyle bütün davranışlarımızdır.
Elimizde olmayanlar; mal, şöhret, başkalarının düşündükleri gibi şeylerdir.
Elimizde olanlar tabiatları dolayısıyla özgürdürler. Hiçbir şey onları durduramadığı gibi onlara engel de olamaz.
Elimizde olmayanlar ise güçsüz, boyunduruk altında, binlerce engel ve terslik içinde olup bütün bütün bize aykırıdırlar.

Öyleyse hatırla ki, tabiatları dolayısıyla esir olanları hür ve başkasına bağlı olan şeyleri sana ayrılmış sanıyorsan her adımda engellerle karşılaşacak, kırılacak, üzülecek ve Tanrı’dan da, insanlardan da şikayet edeceksin. Buna karşılık senin olanı benimser ve başkasının olanı da başkasının iradesinde sayarsan; o zaman kimse sana istemediğini yaptıramadığı gibi, istediğini yapmana da engel olamaz. Dolayısıyla kimseden sızlanmaz, kimseyi suçlandırmaz ve istemeden hiçbir işi yapmaya zorlanmazsın. Kimse sana bir kötülük edemez, düşmanın olamaz ve başına zararlı bir şey de gelmez.

Uyan! 
Önce, dünyada elinde olanlarla olmayanları ayır; 
hayatını buna göre yaşamaya çalış. 
Senin elinde olanlar sana ait hür olarak kullanacaklarındır. Başkasına verilenleri isteyip, zorla elde etmeye kalkarsan hürriyetin biter ve esirliğin başlar. 
Hür kalmak istersen, 
seni esir durumuna düşürecek hırs ve açgözlülüğü kendinden uzak tutman gerekir."


Maddesel yönümüz yerçekimine ve diğer fizik yasalara tabidir, doğası gereği kusurları ve sınırları vardır. İrade gücümüzün kökenleri ise gökseldir ve evrensel yasalara uyumlu ve insanın doğasına uygun olarak yaşadığımızda bilincimizde özgürleşmeye ve kişiliğimize ait sınırlarımızı genişletmeye başlarız. 


"Gerçek özgürlük, doğayı yöneten uyumlu yasalara itaat etmektir."der Filozof Guzman. 

Kadim Tibet metni Sessizliğin Sesi de ekler: "Doğaya yardım et ve onunla çalış, seni yaratıcılarından biri olarak kabul edecek ve sana itaat edecektir."
*
*  *
Var oluşumuzun nedenini keşfetme yolculuğunda 
Göksel bağları güçlendirip, 
Kendimizin ve evrenin sırlarına yönelmektir
Öz'gürlük 
Sonuçlarla hareket etmek yerine, 
Yeni nedenleri yaratma gücümüzü fark etmektir,

ÖZgürlük 
ÖZümüzün gür olması,
ÖZde saklı güçlerin uyanması, 
Yaşamımızda her plana gürül gürül akmasıdır...

Öz'ümüzden gelen kudretin 
Düş'üncelerimize ilham vermesidir,
Duygularımıza coşku katmasıdır, 
Enerjimizi yükseltmesidir, 
Fizik bedenimizde artan canlılıktır. 

Öz'erkliktir... 
İç kudretimizi engelleyen bağımlılıklardan kurtulup, 
Doğa ile evren ile diğer varlıklarla sıkı bağlarla örülmüş kaderimizin içinde 
ÖZgür irademizi kullanmaktır. 
Beklentiler içinde pasif kalarak beklemek yerine, 
harekete geçmektir, yaşamda aktör olmaktır. 

Gezegenlerin evrensel yasalarla uyum içinde kendi yörüngelerinde ilerlerken özgür olması, aynı zamanda bütünün içinde kendi payına düşen vazifelerini yerine getirmesi gibi... 

Her kuşun uçmak için ihtiyaç duyduğu rüzgarlarla uyum içinde hareket ederken, kanatlarındaki gücü kullanarak gökyüzünde yükselmesi gibi...
*
*  *
Özgürlük kaybedecek hiçbir şeyin kalmaması halidir. 
Onurdan, adam olmaktan başka ne var ki gerçekte sahip olduğumuz? 
Sahip olduğumuzu zannettiğimiz ? 
Sahip olma peşine düşüp de var olmaktan vazgeçmektense...

İçinde özgürleşme isteği duyuyorsan, 
bağımlılıklarını irade kılıcıyla keserek, 
yaşamın akışında yükselebilirsin. 
Varoluşuna layık olmaya çabasıyla yaşayarak,  
Özünde taşıdığın yolcunun verdiği sözler olduğunu unutmadan.

"To BE or not to BE" 
Olmak ya da olmamak 
İşte bütün mesele bu... 
*
*  *
ÖZgürlük
Ne olacağını seçmek için,
Benlik bilincini BİR'liğe doğrultmak için, 
Cevherini keşfetmen için, 
Hakikati'ne ulaşmak için, 

Varlığının duyduğu ÖZlemdir,
AŞK'tan kaynaklanır.

Gerçek Aşk özgürdür,
Hakikat Aşkı özgürleştirir.
Bu Hakikat üzerinde birleşmeye çağrılıyoruz...

B'aşk, 04.Ocak.2015, M'oda


 Prometheus 

31 Aralık 2014 Çarşamba

ZamAN kaçıyor...

Bir yılbaşı daha...
Yeni bir 365 günlük devir daha...
Zamana bağlı yaşam döngümüzde yeni bir kapı daha...

"Daha" lar usandırmasın, uslandırsın bizleri...

Peki NEDEN yaşayacağız bu gelen yılı ?

- Neden ?
- 6 soru cümlesinin içinde ilk akla gelenin aslında en cevapsız oluşu ne tuhaftır değil mi ? Kim? Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl sorularının mutlaka doğru ve kesin bir cevabı varken...
 
Neden... hep değişik cevapları ve yeni soruları getirir. Diğerlerinin tüm cevaplarını görebilir hatta elimizle dokunabilirken "Neden" insanın içinde bir yerde gizlidir.
- Bu yüzden mi en çok nedeni merak ederiz dede? (Dedemin insanları filminden alıntıdır.)



Biz dünyalılar gezegenimiz dönerken, kendi yerel saatimiz geldiğinde, 00:00 kapısından geçerken, bir kez daha umudu ve mutluluk isteklerimizi dile getireceğiz kutlamalarda, kucaklaşmalarda, çeşit çeşit sesler, renkler, danslar, titreşimler yankılanacak yeryüzünde...

Her yılbaşında hepsi tek bir şey söylüyor içteki kulağıma:
"İnsanoğlunun umut çığlıkları"

Aynı gezegenin başka yerlerinde, başkaları için sıradan bir gece olacak belki de...
Bizim kadar şanslı olamayan kardeşlerimiz için belki de zorlu imtihanlar içinde hastanelerde, belki de soğukta açıkta, açlıkta...

"Bu yeni yılda umudu zamana değil kendimize yerleştirelim"...diyor bir filozof.

Ne başkalarından ne de zamandan beklemeyelim...
Elimizde olanı idrak edip iyi kalbimizin söylediğini yapalım...
Kendimizden olabilecek en iyi olanı...
Sadece kendimiz için değil herkes için iyi olanı...
Nedenlerimiz derin ve anlamlı Olsun.

Takvimler dönerken bu gece tek bir dileğim var hepimiz için :

Gezegenler, atomlar devinirken, her şey evrimleşirken, düşüncelerimizde sadece kişiselliğimize ait istekler yerine, küçük ve kısa kişisel hayatlarımızda geçici ve sonlu hevesler yerine, insanlığın evrimine daha bilinçle katılmak için yer açalım.

Gezegende aldığımız yerin ve var oluşumuzun hakkını vermek için yaşayalım.
Mutluluğu geçici olanda değil kalıcı olanda arayalım...

Bizim yaşamdan beklediklerimizi listelemek yerine,
Yaşamın bizden beklediğine çevirelim bilinç antenlerimizi...

Geçmiş yeni yıllardan aldığımız tecrübelerle,
gelen yeni yılın hayatımıza kattığı yenilenme ve başlangıçlar dürtüsüyle,
tekamülümüz için gerekli olanları yapma şuurunu kazanmak
ve YOLda olmamız dileklerimle.

“Zaman kaçıyor” yazardı Antik Roma'da kapılarının üzerinde… 

Bilincimizi aydınlık ve yüksek tutalım.
Karanlığın içinden geçelim birlikte 
Hoşgörüyle, sevgiyle
Yeryüzünde Işık çoğalsın...

Mutlu ve umutlu yıllar...

B'aşk
31.12.2014, 00:00 , Moda

Benim hala umudum var
isyan etsem de istediğim kadar
inad etsem bile bırakmazlar sahibim var
benim hala umudum var
seviyorlar bazen soruyorlar
hayran hayran seyret ister katıl ister vazgeç
güzel günler bizi bekler
eyvallah dersin olur biter
boyun büküp önünde
ağlasam sessizce
şu garip gönlüm affolur mu?
bu fırtına durulur mu?
benden adam olur mu?
korkarım, aşka zararım dokunur mu?
elveda sana yeter tamam
bitsin artık bu dram bu fotoroman
ham meyvayız hala koparmışlar dalımızdan
güzel günler bizi bekler eyvallah dersin olur biter
güzel günler bizi bekler eyvallah dersin geçer gider
bıraksam kendimi şöyle oh ne rahat
bu da geçer gülüm yaşamana bak
alınacak dersler var sorulacak sorular bu da geçer gülüm bizden bu kadar
benim hala umudum var
isyan etsem de istediğim kadar
inat etsem bile bırakmazlar sahibim var




30 Mart 2014 Pazar

KAYBETME KORKUSU

Bir insanı kazanamazsın,
Sahip olamazsın...
Bunu iyice bellersen
Kaybetmenin olmadığını anlarsın.

Sahip olamayacağın bir ruhu
Kaybetme ihtimalin de olmaz.

O’nunla ancak yoldaş olabilirsin
Zamansız, mekansız
Anlaşabilir, konuşabilir,
Kendini onda görebilirsin. 

Kazanmak olursa aradığın,
Arzularına ve sanrılara kapılır, 
Kaybetmekten korkarsın.
Korktukça sendeler yoldan çıkar
Kaybedersin hem onu, hem kendini

Kimseye sahip olunamayacağını bilirsen
Kaybetme ihtimalin de, korkun da yok olur.

Eksiklik kendi özümdedir dersen
Kazanın nefsin olur
Korkusuzca hiçliğe yürürsün
Aşk yolundan
Olmuş ve olacak OL'an
Seni kendine ve O'na döndürür.

B'aşk
05.02.2012,  03:50, Bostancı
Düzenlemeler: 30.03.2014, Göztepe