20 Mart 2015 Cuma

"Dünle beraber gitti, cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Mevlana

Doğadaki dönüşümün öğretisi :
Tırtılları kelebeğe dönüştüren "metamorfoz" adlı başkalaşım sürecinden geçtiklerini biliriz. Peki bu süreçte neler yaşanır ? Bize neler öğretir ?

Bir tırtılın bedeninde atıl halde bulunan "imajiner hücreler" "kelebeğin" taslağının bulunduğu genetik kodlamayı içermesinden dolayı tırtılın diğer hücrelerinden farklıdır. Bu nedenle tırtılın bağışıklık sistemi onları kendine düşman zanneder. Savunma mekanizmaları onları ne kadar yok etmeye çalışsa da imajiner hücreler her zaman hayatta kalırlar. 

Tırtıl, dönüşüm zamanı yaklaştığında -kendisi bunu bilmez- aç kurtlar gibi her şeyi yemeye, görünürdeki her şeyi tüketmeye başlar. Bunun sonucunda tırtılın bedeni o kadar ağırlaşır ki, bir çok kereler deri değiştirerek yüklerini hafifletmeye çalışır. Ancak yine de bedeni hareket etmek ve taşımak için çok ağırdır. 

Sonunda bir dala tutunur...Baş aşağı asılır oraya, her şey tersine dönmüştür artık.
Tırtılın özgürlüğünü sınırlayan bir koza kabuk kendiliğinden oluşmaya başlar. Aslında tırtılın farkında olmadığı bir dönüşüm süreci başlamıştır. 

Ve kozanın içinde bir mucize gerçekleşir...
Tam da tırtıl hayatının sonuna geldiğini, ölmekte olduğunu, her şeyin bittiğini düşündüğünde...
Kelebeğe dönüşmeye başlar...

Tırtılın başkalaşım sürecine girmesiyle o zamana kadar atıl halde bulunan imajiner hücreler krizalit koza içinde aktif olmaya başlarlar. Onlar tırtılın DNA'sına kodlanmış saf potansiyel tohumlar gibi, dönüşümü yaratan unsurlarıdır. İmajiner hücreler çoğalır, birleşirler ve tırtılın bedenine yayılırlar.

Kozanın içindeki eski tırtıl beden yeni oluşan kelebeğin gelişimi için besleyici bir gıda vazifesi görür. Kelebek kozadan çıkmaya hazır olduğunda, krizalit şeffaf hale gelir. İçine kapanma, kısıtlanmalar, kılıflara duyulan ihtiyaç geride bırakılmıştır. 

Özgürlüğe doğru mücadelenin doğada mükemmel şekilde tespit edilmiş organik bir zam'ANlaması vardır.

Yaşam sürecinde tırtıl geride kalır, kelebek olur... Eski bedeninin kaybı ve geride bıraktıkları sayesinde yeni bedenini kazanan kelebek, geçmişin hesabını yapmaz, nasılsa öyle yaşar.. Kelebek oluşunu anlamaya çalışmaz…Gelecek için endişelenmez… 

Çünkü doğada mükemmel bir düzen işlemektedir. O hazır olduğunda imajiner hücreleri devreye girmiş ve dönüşüm OL'muştur ve tek yaptığı kendini bırakmak ve gerçekleşene güvenmektir. 

Peki ya biz ? ...
Kendimize nasıl bir gelecek hayal ediyoruz ? 
Neden yaşıyoruz biliyor muyuz ? 
Yaşamımızın derin ve çok anlamlı bir nedeni olduğunun, 
Varlığımızın değerinin farkında mıyız ?
Maddesel kozamızın içindeki öz varlığımızın bilincinde miyiz ? 

Maddesel ve geçici olana bağımlılıklarımızla özgürlüğümüzü kendi seçimlerimizle erteleriz. Dönüşümümüzün potansiyelleri bilincimizin doğasında bulunur. 
Evrimsel sürecimizdeki yaratıcı sıçralamalarda bilinçli ve aktif imgelem gücümüzün farkına varalım ve onu doğru kullanalım: 

Şu an neyi imajine ediyorum ? Bilincim nerede ? 
İçimdeki yaratıcı potansiyellerin farkında mıyım ?  
Yaşam enerjimi, iradi gücümü, bu AN'ı ne için kullanıyorum ? 

Elimizde olan kendi düşüncelerimizi kontrol etmektir...
Zihnimizi düşük enerjilerden uzak tutarak, bilincimizin içindeki imajiner hücrelerimizi geleceğimizi oluşturacak doğru hayallerle, evrensel boyutta geçerli, iyi, doğru, adil, güzel, saf, yüksek titreşimlerdeki enerjilerle beslemektir...

Evrende mükemmel şekilde işleyen yasalara güvenmektir. 


Berrak bir şekilde hayalimizde canlandırdığımız ideallerin gücü, imajinasyonu yapan kişinin hayatını şekillendirir. Kendimizi ne ile özdeşleştirdiğimize, seçtiğimiz arketiplere, imajlara göre kaderin çok katmanlı paralel koridorlarında yollarımızı tercihlerimizle inşa ederiz. 

Yüksek ideallerin evrensel gücü, sezgilerimizi ve irademizi imajine ettiğimiz zihinsel imgelere akıttığımızda geliştirilebilir. İmajinasyon gücümüz zihinsel tohumlar eker… 
Pozitif ve yüksek titreşimler ile daha iyi bir gelecek için bu gücü kullanmak özgür irademiz ile bizdedir… Anahtar kendi içimizdedir…

AN’da olmanın farkındalığı ile geleceği AN be AN inşa ediyor olmanın bilinci bizlerle olsun. 

Filozof Seneca'nın söylediği gibi : ZamAN Hakikatleri bulur.
Benzer şekilde...Yolunu Hakikat bellersen ve su gibi olursan: Su akar yolunu bulur. 

“Bugünkü yaşamımız dünkü düşüncelerimizin, yarınki yaşamımız da bugünkü düşüncelerimizin eseridir.Yaşam aklın eseridir.” Buda

"Kişinin yaşamı düşlerinin rengine boyanmıştır." Marcus Aurelius

Mevlana der ki : 
Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.
Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.
Öyleyse ölümden korkmak niye?
Hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,
Ya da alçaldığım görüldü mü?
Bir gün insan olarak ölüp,
ışıktan bir yaratık,
rüyaların meleği olacağım.
Fakat yolum devam edecek,
O'ndan başka her şey kaybolacak.
Hiç kimsenin görüp duymadığı birşey olacağım.
Yıldızların üstünde bir yıldız olup,
Doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.

Tüm iyilikleri korumak, erdemleri yaşatmak ve geleceğin tohumları için toprağı hazırlamak, tohumları ekmek için yaşayalım, çalışalım.
Bilincimizin dönüşümünün ve kalbimizin özgürleşmesinin farkındalığı bizimle olsun. 

HOŞGELDİN İLKBAHAR... 
Sevgiyle...Umutla...Coşkuyla...Işıkla...Aşkla... Mutlu yıllar !

Uğur Başak Arpacıoğlu, 20.03.2014, Moda, İstanbul 


"OLmak ya da OLmamak, işte bütün mesele bu." 
William Shakespeare



In my fantasy I see a just world
Where everyone lives in peace and honesty
I dream of a place to live that is always free
Like a cloud that floats
Full of humanity in the depths of the soul

In my fantasy I see a bright world
Where each night there is less darkness
I dream of souls that are always free
Like the cloud that floats

In my fantasy exists a warm wind
That breathes into the city, like a friend
I dream of souls that are always free
Like the cloud that floats


12 Mart 2015 Perşembe

Asla pes etme...karşı olmak mı BİRlik için (de) olmak mı

Bir şey İÇİN olmak, bir şeye KARŞI olmaktan daha fazla güç ve enerji verir.

Karşıtlığı bırak, zihnin yanılsamasıdır 
Kendi içinden başlayarak dışarı doğru,
Birleş, birleştir, 
Çünkü birlikten kuvvet doğar. 

"Ey insanoğlu kendini tanı!" 


"Eğer arıyorsan apaçık Gerçeği
Vazgeç ayırmaktan doğruyla eğriyi
Doğru ile eğri arasındaki çelişki
Zihnimizin bir illeti."
Tao Sessizdir


Biz insanlar, seçim yapabilme özgürlüğümüz ile diğer varlıklardan daha özel bir durumdayız...Seçim yapma özgürlüğümüz ve hata yapma özgürlüğümüz var...

Seçimlerimizle, tercihlerimize ve kaderimize bağlanırız...Bu nedenle karmik zincirlerimizi oluşturan tercihlerimizin hayatımızda tezahür ettiği tutumlarımıza dikkat göstermeliyiz. Değer verdiğimiz şeyler ve onlar uğruna mücadelemiz kimi zaman bir desteğin kimi zaman da bir muhalefetin ifadesi olmaya düşebilir. Ve bizim bakış açımız bir şey için veya bir şeye karşı oluşumuzu belirler...

Enerjimizi ve niyetlerimizi olan bitene tepkimizi göstererek kullandığımızda negatif etkiye bir katkı daha yaparak gölgenin büyümesine neden oluruz. İçimizi boşalttığımızı ve rahatladığımızı zannederiz, ancak içimizdeki karanlık taraf tetiklenmiş ve yüzeye çıkarak diğer karanlık güçlere katılmış olur…

Etki-tepki kısır döngüsünde olmak inşa etmek, değerleri korumak değildir. Reaksiyon vermek bir tür katarsistir, psikolojik boşaltım yerine yapıcı, dengeleyici sağaltım  geliştirmeden etki-tepki zincirine bağımlı kaldığımızda, daha sonra tekrar karşımıza çıkacak ve imtihanlara gireceğimiz yeni negatif karma oluşturmuş oluruz...Yüzeyde, gösterdiğimiz tepkinin gerekli ve ihtiyaç olduğu kanısına kapılsak da, negatif enerji taşıyan bir eylem bir erdem olmaktan uzaktır. 

Bir şeye karşı olmak kolaydır... Bir şey için olmak ve onun için istikrar ile çalışmak ise emek, cesaret ve aşk ister... 

Işığı korumak, hümanist değerleri yeniden inşa etmek ve daha insani bir yaşam sürmek istiyorsak, yapıcı enerjilerimizi kullanmalı, yaratıcı güçlerimizi aktive edecek yollar bulmalıyız...Ve işe kendimizden başlamalıyız...

Karşıt ve mesafeli gibi görünen iki nokta aslında yukarıdan baktığımızda bir çizgiyi oluşturur...Ancak bilinç antenimizi yükseltip çizginin üzerinden/kutunun/mağaranın dışından bakarsak farklı bakış açılarıyla yaratıcı ve yapıcı çözümler bulabiliriz. 

Yönümüzü bulmaya yardım eden gökyüzündeki yıldızlar gibi olan idealar dünyasında kadim zamanlardan beri insanlığa rehberlik etmiş herkes için iyi, her zaman geçerli olan İdeallere sahip olmalıyız...

Bir şey için olmak, bir İdeal ile yaşamak, değerleri korumak ve yeniden görünür kılmak için çabalamak, enerjimizi bu yönde kanalize etmek, olumlu, pozitif, yapıcı güçleri taşır, evrendeki olumlu güçlerin desteği ile aktive olur...Hem kendimizi, hem de çevremizi koruyan bir ortaçağ kalesi inşa etmeye benzer. 

Bilincimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı yüksek titreşimlerde tuttuğumuzda, bireysel ve toplumsal ölçeklerde değişimleri ve dönüşümleri ilham eden güçlere birer aracı olabiliriz... 

Yaşamda aktör olmak, içinde olduğumuz zamanda, mekanda, ANda mevcut olmak ve üzerimize düşen insanlık vazifesini insanın göksel ve yersel Atalarına layık olarak yapmaktır...

Eylem yapmak, meydanlarda karşıt enerjileri ifade etmekten, kızgınlık, tepkilerimizi saçmaktan ve yakıcı ve yıkıcı ateşi körüklemekten daha fazlasıdır. 

Yarınlar için, gelecek için bugünün tecrübesinden hareketle yeni tohumları, uygun topraklarda ve doğru zamanlarda ekmeyi bilmektir... Umut ekmektir... Sevgi ekmektir...

Doğru eylem yapmak, karşılıksız, ödül beklemeden insanın üst doğasına göre düşünmek, hissetmek, konuşmak, davranmak, yaşamaktır... Sadece teoriler üretenler değil, bilgileri hayatında örnek olarak yaşayanlara dönüşmek, ışığı taşıyan birer meşale olmaktır.  

Seçimlerimiz geleceğimizi belirliyor... sadece benlerimiz için değil... Benlerden"Biz"e ulaşmak için...Birliği korumak için... 

Evrende olumlu değişimler yaratmak için, içimizdeki karanlıkların içinden geçmek için onları kabullenme zamanı... kaçınılmaz bir şekilde kendimizle, kaderimizle yüzleşme zamanı...ve ışıkla yıkanma...arınma ve Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğma zamanıdır... 

"Aydınlığın çoğaldığı yerde karanlıklar geri çekilir."  der bir filozof.. 

Asla pes etmeyin... 
Mücadelemiz aşk ile ışık için
Sevginin ve erdemlerin evrensel güçlerini kuşanarak 
Başımız dik ve onurla olsun.

Bizler uzun bir geçmişi olan ve geleceği ışığa doğru olan çamura bulanmış cevherleriz....

Zorluklardan yıldızlara ( per aspera as astra ) 
asla pes etme (nil desperandum

Sevgiyle, umutla, 
İleri ve yukarı...

Uğur Başak Arpacıoğlu
12.03.2015, Moda, İstanbul 
Uranüs günbatımından sonra tam karşımda göz kırpıyor. 


Don't Quit / Asla pes etme 


When things go wrong, as they sometimes will, 
And the road you're drudging seems all up hill, 
When the funds are low and the debts are high 
And you want to smile, but you have to sigh, 
When care is pressing you down a bit, 
Rest if you must—but don't you quit.

İşler ters gittiğinde, bazen olabilir,
Yürüdüğün zorlu yol tamamen dimdik görünüyorsa,
Fonlar/kaynaklar az ve borçlar yüksek olduğunda,
Gülümsemek isterken, iç çekmek zorundaysan,
Bakımınaa dikkat etmek seni biraz sıkarken,
Gerekirse dinlen - ama asla pes etme. 

Life is queer with its twists and turns, 
As every one of us sometimes learns.
And many a failure turns about
When he might have won had he stuck it out.
Don't give up, though the pace seems slow 
You may succeed with another blow.
 
Hayat, iniş çıkışları ve döngüleriyle tuhaftır,
Her birimizin zamanı gelince öğrendiği gibi. 
Ve birçok başarısızlık ortaya çıkar,
Sıkı tutunup dayanırsan başarıya dönüştürebileceğin. 
Asla vazgeçme, adımlar yavaş gibi görünse de
Başka bir hamle ile başarabilirsin.

Often the goal is nearer than
It seems to a faint and faltering man.
Often the struggler has given up
When he might have captured the victor's cup, 
And he learned too late, when the night slipped down, 
How close he was to the golden crown.
 
Çoğu kez hedef, 
Zayıf ve titrek bir adama göründüğünden daha yakındır. 
Çoğu kez mücadele eden pes etti, 
Oysa zafer kupasını ele geçirmiş olabilirdi,
Çok geç öğrendi, ancak gecenin karanlığı çökünce,
Altın taca ne kadar yakın olduğunu.

Success is failure turned inside out—
The silver tint of the clouds of doubt.
And you never can tell how close you are, 
It may be near when it seems afar; 
So stick to the fight when you're hardest hit
It's when things seem worst that you mustn't quit.
Başarı başarısızlığın ters yüz edilmiş halidir 
Şüphe bulutlarının gümüş rengi.
Asla ne kadar yakın olduğunu söyleyemezsin,
Çok uzak gibi göründüğünde bile aslında çok daha yakın olabilir;
Bu yüzden mücadelene en sağlam duruşunla devam et
Herşey en kötü şekillerde göründüğünde asla pes etme. 

Anonymous – Anonim 
( 19.yy’da birkaç şairin imzasıyla yayınlandığı söylense de şiirin sahibi kesin olarak bilinmemektedir.) 





Her şey üstüne gelip, 
Seni dayanamayacağın
Bir noktaya getirdiğinde,
Sakın vazgeçme!….
İŞTE ORASI KADERİNİN DEĞİŞECEĞİ NOKTADIR.

Mevlana Celaleddin-i Rumi 



Salvador Dali 


Leonardo da Vinci

5 Mart 2015 Perşembe

Mıknatıs ve Aşk

Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanında çingene Melquiades, Makedon simyacıların sekizinci harikası olarak tanıttığı mıknatıs ile Macondo'ya gelir ...peşinde tencere tava, yıllar önce kaybolmuş eşyalar…Ne varsa sürükleyerek gezer Macondo sokaklarında…
"Her şeyin canı vardır" diye ilan eder, "Sadece Ruhlarını canlandırmasını bilmek gerekir."

Pırlanta ruhlara...

Mıknatıs ve Aşk  ( L’aimant et L’amour )

Aşka benzer
Mıknatısın kuvveti
Manyetik al'anı
S'arar cevheri

Kutuplar arası
Aşk akar
Kimi söze  
Kimi öze bakar

Çe’kime kapı'lan 
Her ins’an   
Aşk ile yo(ğ)rulur
Tecrübeyle doğrulur

Bedenler kavuşur 
Ruhlar birl'eş'mez 
Ben der’beder 
Aşk bedenden öte gider

Tinsel arayış
Tende yerl’eş’mez
Durulmaz akış
Aşk dur'duru'lmaz

Döngüseldir gird'abın
Kalbindir merkezin
Bilincini yaparsan eksenin
Işıkla pırıldar cevherin

K'ömür elmasa dönüşür
Cevher mü'cevhere
Yedi renk BİR içinde
AŞK olur... 

Mıknatıs ve Aşk / L’aimant et L’amour

Mıknatısın aşkı / L’amour de l'aimant

Elmasların aşkı / Amour de diamants


B’aşk, Nisan 2007
Düzenlemelerle, Mart 2015


s’ÖZ’lük: 
Mıknatıs: Manyetit (Fe3 O4)
Es.Anadolu:  Magnesia (Manisa)
Gr. Magnetes, magnetes lithos (Manisa taşı)
Fr. Aimant

İnsan: nisyan kökeninden, unutmak, Kim olduğunu unutan
Kutup: Ar. Kutb: 1. eksen, aks. 2. Tasavvufta en yüksek mertebeye erişmiş kişi. 
Derbeder: Fa. Dar ba dar. Kapı kapı (dolaşan), dilenci, evsiz, barksız. Fa. Dar: kapı


Bazı b’ilgiler ilgi beklerler : 
Doğal mıknatıslar ilk defa Anadolu’da Manisa il sınırları içinde M.Ö 800 yılında Yunanlılar tarafından bulunmuştur. Günümüzde de doğal mıknatıs taşları Manisa ilinde bulunmaktadır. Manyetik alanları, günümüzde kullandığımız yapay mıknatıslar gibi sonradan kazandırılmış olarak değil yapısından dolayı kendiliğinden bulunmaktadır. 

Mıknatıs taşının diğer adı da magnetittir.

Mıknatıslarda itme veya çekme kuvveti, mıknatısın kutup şiddetiyle doğru, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılıdır. 

Manyetik özellik, elektronların, kendi ekseni çevresindeki hareketleri (spinleri) ile ilişkilidir. Elektronları eşleşmiş olan atomlar, manyetik özellik göstermezler. Çünkü eşlenmiş elektronlar, birbirine karşıt yönde döneceğinden manyetik alanları birbirini yok eder. Sonuçta madde, diyamanyetik özellikte olur.

Eşlenmemiş bir elektronu bulunan maddeler, zayıf bir manyetik etki gösterirler. Eşlenmemiş elektron sayısı arttıkça manyetik özellik artar. Bir elementin ferromanyetik olması için aşağıdaki koşulları sağlaması gerekir: 1. Tam dolu olmayan d ve f yörüngelerine sahip olmalıdır. 2. Kristal örgüde atomlar, birbirine çok yakın olmamalıdır. Aksi durumda, komşu atomlardaki tek elektronlar etkileşerek, zıt yönde dönme kazanır ve böylece elektron eşlenmesi yaparak etkilerini yok ederler. 3. Atomlar, kristalde birbirinden çok uzakta olmamalıdır. Aksi halde bir atomdaki eşlenmemiş elektronlar komşu atomlardaki elektronlarla etkileşip aynı bir doğrultuda düzenlenemezler.

Tüm metaller içinde, demir hayati önem taşır. Bir yıldızın çekirdeğinde demirin birikmesi, süpernova patlamasını tetikler ve böylece hayat için gerekli olan atomların tüm evrene yayılmasına imkân verir. Demir atomlarının, Dünya'nın ilk aşamalarında, çekirdekte oluşturduğu yerçekimiyle üretilen ısı, Dünya'nın başlangıcındaki kimyasal farklılıklara neden olmuştur. Bunun arkasından atmosferin ve sonuçta da hidrosferin oluşumunu sağlamıştır. Dünya'nın merkezinde bulunan erimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve Dünya'nın manyetik alanını oluşturur. Bu alan sayesinde, Dünya'nın yüzeyini morötesi(UV)  kozmik radyasyondan koruyan Van Allen radyasyon kuşakları; yani manyetik kalkan oluşur. Aynı şekilde, hayati önem taşıyan ozon tabakası kozmik ışınların yıkımından korunmuş olur. 

Bir çubuk mıknatıs ikiye bölündüğünde, meydana gelen her bir parçanın yine N ve S kutuplu küçük bir mıknatıs olduğu görülür. Bölme işlemi atomik boyutlara kadar devam ettirilse bile, yine her parçanın iki kutuplu bir mıknatıs olduğu, tek kutuplu mıknatıs elde edilemeyeceği sonucuna varılır.

Torus enerji alanı, çift kutuplu çekim alanını kullanan, kendi kendisini sürekli yenileyen ve arttıran sonsuz bir enerji modelidir. Çift kutbun birbirine yarattığı etki harcadığı enerjiden daha fazlasını üreterek kendi kendine devam eder. Bu kutupluluğun yarattığı enerjinin döngüsüne TORUS modeli adı verilir.





Je T'aimais, Je T'aime, Je T'aimerai‎ - Francis Cabrel

Mon enfant nue sur les galets
Çocuğum çakıl taşları üzerinde çıplak

Le vent dans tes cheveux défaits
Çözülmüş saçlarında rüzgar

Comme un printemps sur mon trajet
Yolumun üzerindeki ilkbahar gibi

Un diamant tombé d'un coffret
Çekmeceden düşen bir elmas

Seule la lumière pourrait défaire nos repères secrets
Sadece ışık gizli işaretlerimizi çözebilecekti

Où mes doigts pris sur tes poignets
Ellerimin bileklerini tuttuğu yerde

Je t'aimais, je t'aime et je t'aimerai
Seni seviyordum, seni seviyorum, seni seveceğim

Quoi que tu fasses
Ve ne yaparsan yap

L'amour est partout où tu regardes
Aşk baktığın her yerde,

Dans les moindres recoins de l'espace
Uzayın en küçük gizli köşelerinde

Dans le moindre rêve où tu t'attardes
Takılıp kaldığın en küçük rüyada

L'amour comme s'il en pleuvait
Aşk yağan yağmur gibi

Nu sur les galets
Çakıl taşları üzerinde çıplak

Le ciel prétend qu'il te connaît
Gökyüzü seni tanıdığını öne sürüyor

Il est si beau c'est sûrement vrai
O öyle güzel ki bu kesinlikle doğru

Lui qui ne s'approche jamais
Asla yaklaşmayan kendisi

Je l'ai vu pris dans tes filets
Onu ağlarına aldığını gördüm

Le monde a tellement de regrets
İnsanların pek çok özlemleri var 

Tellement de choses qu'on promet
Söz verdiğimiz pek çok şey (var)

Une seule pour laquelle je suis fait
Tam kendisine göre olduğum tek bir kadın (var)

Je t'aimais, je t'aime et je t'aimerai
Seni seviyordum, seni seviyorum, seni seveceğim

Quoi que tu fasses
Ve ne yaparsan yap

L'amour est partout où tu regardes
Aşk baktığın her yerde,

Dans les moindres recoins de l'espace
Uzayın en küçük gizli köşelerinde

Dans le moindre rêve où tu t'attardes
Takılıp kaldığın en küçük rüyada

L'amour comme s'il en pleuvait
Aşk yağan yağmur gibi

Nu sur les galets
Çakıl taşları üzerinde çıplak

On s'envolera du même quai
Aynı alandan havalanacağız

Les yeux dans les mêmes reflets
Gözlerimiz aynı aynalarda

Pour cette vie et celle d'après
Bu hayat ve bundan sonraki hayat için

Tu seras mon unique projet
Sen benim tek projem olacaksın

Je m'en irai poser tes portraits
Gidip resimlerini koyacağım

A tous les plafonds de tous les palais
Bütün sarayların tavanlarına

Sur tous les murs que je trouverai
Bulacağım bütün duvarların üzerine

Et juste en dessous, j'écrirai
Ve tam altına yazacağım

Que seule la lumière pourrait…
Sadece ışığın..(gizli işaretlerimizi çözecebileceğini)

Et mes doigts pris sur tes poignets
Ve parmaklarım bileklerini tuttu

Je t'aimais, je t'aime, je t'aimerai
Seni seviyordum, seni seviyorum, seni seveceğim