31 Aralık 2014 Çarşamba

ZamAN kaçıyor...

Bir yılbaşı daha...
Yeni bir 365 günlük devir daha...
Zamana bağlı yaşam döngümüzde yeni bir kapı daha...

"Daha" lar usandırmasın, uslandırsın bizleri...

Peki NEDEN yaşayacağız bu gelen yılı ?

- Neden ?
- 6 soru cümlesinin içinde ilk akla gelenin aslında en cevapsız oluşu ne tuhaftır değil mi ? Kim? Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl sorularının mutlaka doğru ve kesin bir cevabı varken...
 
Neden... hep değişik cevapları ve yeni soruları getirir. Diğerlerinin tüm cevaplarını görebilir hatta elimizle dokunabilirken "Neden" insanın içinde bir yerde gizlidir.
- Bu yüzden mi en çok nedeni merak ederiz dede? (Dedemin insanları filminden alıntıdır.)



Biz dünyalılar gezegenimiz dönerken, kendi yerel saatimiz geldiğinde, 00:00 kapısından geçerken, bir kez daha umudu ve mutluluk isteklerimizi dile getireceğiz kutlamalarda, kucaklaşmalarda, çeşit çeşit sesler, renkler, danslar, titreşimler yankılanacak yeryüzünde...

Her yılbaşında hepsi tek bir şey söylüyor içteki kulağıma:
"İnsanoğlunun umut çığlıkları"

Aynı gezegenin başka yerlerinde, başkaları için sıradan bir gece olacak belki de...
Bizim kadar şanslı olamayan kardeşlerimiz için belki de zorlu imtihanlar içinde hastanelerde, belki de soğukta açıkta, açlıkta...

"Bu yeni yılda umudu zamana değil kendimize yerleştirelim"...diyor bir filozof.

Ne başkalarından ne de zamandan beklemeyelim...
Elimizde olanı idrak edip iyi kalbimizin söylediğini yapalım...
Kendimizden olabilecek en iyi olanı...
Sadece kendimiz için değil herkes için iyi olanı...
Nedenlerimiz derin ve anlamlı Olsun.

Takvimler dönerken bu gece tek bir dileğim var hepimiz için :

Gezegenler, atomlar devinirken, her şey evrimleşirken, düşüncelerimizde sadece kişiselliğimize ait istekler yerine, küçük ve kısa kişisel hayatlarımızda geçici ve sonlu hevesler yerine, insanlığın evrimine daha bilinçle katılmak için yer açalım.

Gezegende aldığımız yerin ve var oluşumuzun hakkını vermek için yaşayalım.
Mutluluğu geçici olanda değil kalıcı olanda arayalım...

Bizim yaşamdan beklediklerimizi listelemek yerine,
Yaşamın bizden beklediğine çevirelim bilinç antenlerimizi...

Geçmiş yeni yıllardan aldığımız tecrübelerle,
gelen yeni yılın hayatımıza kattığı yenilenme ve başlangıçlar dürtüsüyle,
tekamülümüz için gerekli olanları yapma şuurunu kazanmak
ve YOLda olmamız dileklerimle.

“Zaman kaçıyor” yazardı Antik Roma'da kapılarının üzerinde… 

Bilincimizi aydınlık ve yüksek tutalım.
Karanlığın içinden geçelim birlikte 
Hoşgörüyle, sevgiyle
Yeryüzünde Işık çoğalsın...

Mutlu ve umutlu yıllar...

B'aşk
31.12.2014, 00:00 , Moda

Benim hala umudum var
isyan etsem de istediğim kadar
inad etsem bile bırakmazlar sahibim var
benim hala umudum var
seviyorlar bazen soruyorlar
hayran hayran seyret ister katıl ister vazgeç
güzel günler bizi bekler
eyvallah dersin olur biter
boyun büküp önünde
ağlasam sessizce
şu garip gönlüm affolur mu?
bu fırtına durulur mu?
benden adam olur mu?
korkarım, aşka zararım dokunur mu?
elveda sana yeter tamam
bitsin artık bu dram bu fotoroman
ham meyvayız hala koparmışlar dalımızdan
güzel günler bizi bekler eyvallah dersin olur biter
güzel günler bizi bekler eyvallah dersin geçer gider
bıraksam kendimi şöyle oh ne rahat
bu da geçer gülüm yaşamana bak
alınacak dersler var sorulacak sorular bu da geçer gülüm bizden bu kadar
benim hala umudum var
isyan etsem de istediğim kadar
inat etsem bile bırakmazlar sahibim var




22 Aralık 2014 Pazartesi

Sonsuzluk AYNası

Ne dün var, 
Ne yarın...

Hepsi AN'daki
bilinç Ayn'ANda

iç içe
geçer zamAN

seyr'üseferde insAN


21.12.2014
B'aşk 

* Ayn= göz / kaynak, pınar /  bir kimsenin veya şeyin kendisi, özü. 




9 Aralık 2014 Salı

ÖZlerin buluşması-2

Surete bakma ayrıştırır
Manaya geç birleştirir

Yaşı büyük olan çok mu bilir ?
Boyu kısa olan az mı görür ?
Uyan yaHu çar'çabuk
Ruhun yaşı kaç kimbilir ?

Adem aynalara bakan ayna gibi
Bu fani dem perdede
Sırra kadem basmaya yürür
Kalbdeki kor ateşi elinde

Özünü bilen
Sever diğerlerini
Sunar can hizmeti
Doğrultur değerleri

Diğerinin özüyle ilgilenen
Kendi özüne dair bilgilenir
Özüm özüne baka baka demlenir
Adem ademde kendini bilir

Özlerimiz bir
birbirini Özler
Özlem ile
Birbirini
BİR-BİR ini

Bir gün kavuşur zerreler
Elbet okyanusta birbirine
El ele
Karışır
BİR-BİR ine

Derim ince, adım B'aşk
Birliği koru çare OLur Aşk
Işıkla 
...
Uğur Başak Arpacıoğlu
Moda, 09.12.2014
son düzenlemeler Didim, 25.10.2020




22 Kasım 2014 Cumartesi

Artemis

O Artemis,
May the force be with you
May your destiny be into the light

For the New Moon 22.11.2014


Like Hermes as Logos is the Voice of the Light (THE MAGUS), Artemis is the Soul of Light (THE HIGH PRIESTESS). This archetype is the source of worldwide legends of Virgin-Mothers. This feminine receptivity is the path of the mystic.  Artemis joins the mythical to the causal, a Path from Self-Realization to God-Realization.  On the Path of THE HIGH PRIESTESS, we learn to untie the knot between the mind and the soul, through meditation.
Artemis, as THE HIGH PRIESTESS, is the bridge across the ABYSS of the transcendent imagination.  Without her as guide, the soul's immeasurable depths yawn wide, threatening to swallow us in the Void.  We only perceive personifications of gods and goddeses through the anima-bridge of imagination.
She mediates between the known and the unknown; she mystifies and insists upon uncertainties.  As archetype of psychic consciousness, Artemis bridges awareness of our unconsciousness.  She reflects a reality of ambiguity, indecision, and uncertainty.  She reminds us of the "dark" side of life.


KEYWORDS
intuition, contemplation, meditation, waiting, incubation, dreaming, remembering, sibyl, silver, blue, silver-blue, anima, patience, wise old woman, repose, crystal, moon, spinster, Madonna, purification, refinement, transformation, temperance, receptivity, androgyny, birth (growth and decay), mood, rhythm, oscillation, feminist, medium, dedication, philosophical, directed will, androgyny, receptivity

Diana (Roman)
Isis (Egyptian)
Prakriti, Maha-Devi, Maya, Shakti, Lakshmi (Hindu)
Blessed Virgin Mary (Catholic)
Sophia (Gnostic)
Shekinah (Jewish)
Shin-moo (Chinese)
Nutria (Etruscan)
Virgo-Paritura (Druid)
Chimalman, or Sochiquetzal (Mexican)
Disa (Scandinavian)

I am Artemis, Queen of Night;
Silver my bow, swift my flight!


24 Ekim 2014 Cuma

Karanlığın içinden doğdum...

Yüzdün yüzdün
Kuyruğuna geldiysen kendinin
Yüzleşmeden gÖLgenle binemezsin
Sisli nehirde seni bekleyen kayığa

Araftan geçmek için
Vazgeçmelisin taraf olmaktan
Bırakmalısın kendini
Karanlık geçitteki girdaba

Yalnız ışığını arttırarak değil,
Gölgeleri de bilincine katarak
Birleştirirsin iki yakasını
Sonsuz akıştaki suların

Yerin üzerine çıkmak için
Savaşmadan, dönüp kaçmadan
Geçmelisin içinden… Aşkla
Kalbini fethederek kar’AN’lığın

Bilirsen insanın özünü
Ayırmazsan yolundan gözünü
Çözemez sende olmayan seni
Kavuşursun öte ucuna

Kendi derinliklerinde
Karşıtlıklarla yüzleşip
Birleştirdiğinde gölgeni ışığınla
Saf kalbinin huzurunda

Doğanı AN’larsın…
Ne karanlık vardır artık
Ne gölge, ne de ışık
Cevherine varırsın

Manadan açılarak
Zamanla yayılmış
Cisimlere titreşimlerle
O kaynağa çıkarsın

Meçhule giden okyanusta
Bırak ki akasın
Suyun hiç bir şeyi tutmadan saf kaldığı gibi
Suyun tutulamadığı gibi…

Yüzdün yüzdün ya…
Olur da çoğullukta boğulmazsan
Korkundan gayb’olmazsan
Ölüp de dönebilirsin aslına.

Gölge desen ışık da sen 
Yer de bir gök de bir aslen.

Bflex life in flux, 24.10.2014, ist’AN’bul

Müzik : NEREIDA - Mario Frangoulis 
Sözler: Federico Garcia Lorca 






C.G.Jung - RED BOOK



Bu dünyada bir rüyada olduğunu bilen nasıl bir hayat yaşar ?

Rüyalarında uyananlara ithaf edilmiştir, 23.10.2014, 00:00, Güneş tutulur, ay yeniler

Bu dünyada bir rüyada olduğunu bilen nasıl bir hayat yaşar?

Herkes gibi yaşar...

Ancak herkes gibi duygulanmaz, algılamaz ve istemez...

Bilen kişi hayatın yani rüyanın akışına karışmaz,
hiçbir olayı, kimseyi yargılamaz...

Dünyanın hiçbir alanına ne maddi ne manevi hiç bir yatırım yapmaz,

hiç bir şeyden ve kimseden medet ummaz...
Hiç bir şeye bağımlı değildir, hiç bir ritüeli, dini, inancı savunmaz...
Hem yalnızdır, hem de tüm kainatı içinde barındırır...
Kitleleri yönetmez...
O hazır olduğunda öğrencisi onu bulur...

Salt boş bir testi misali sadece ikiliksiz olan HAKİKAT'e hizmet eder,

ikilikli yaşamlara gerçeklik vermez...
Kendi yaşamıyla örnek olur, öğretir gerçeği ama vaazlar vermez...
Kendi zihninde daima dünyanın ayartmalarının farkındadır
ve en yüksek dikkat ile onların ağına tekrar düşmemek için gayret eyler...
Bazen sendelese dahi O daima korunur...

Doğa onun için ikiliklerin aynasıdır ve ondan öğrenir

ama ona ne tapar ne de romantik duyguların eşliğinde ondan büyülenir...
O bilir, her şeyin ve herkesin tek bir ruhun yansıması olduğunu
ve ona göre tüm süslerden arınmış bir algı ile bakar dünyaya...
O bilir, dünyada olmuş ve olacak gibi görünen hiç bir şeyin GERÇEKLİKTE olmadığını
ve tüm görüngelerin bir illüzyon olduğunu.
Tıpkı çöldeki serap gibi...

O bilir, mucizelerin taşıyıcısı olduğunu ve onları ayrımsız bu dünyaya armağan eder...

O bilir, TEK OLANIN nefesi bir vahiy olarak indiğinde
zihnine Birliğin düğününün gerçekleştiğini
ve en üst “makamda” dünyaya hizmet etmesi gerektiğini...

O bilir, TANRI ile BİR olarak yeryüzünde iz sürdüğünü ve uyanışın çanlarını çaldırdığını...

Ve bu yola başını koymuştur, postunu bağışlamıştır
çünkü O bilir, ölen bedendir RUH olan sınırsız ve ebedidir...

ALINTIDIR



1 Ekim 2014 Çarşamba

Mutluluğun tarifi

Bugün yürürken ayaklarım yerde b'Akışlarım gökyüzünde, 

"yerdeki mutluluğum göktekini mutlu ettiğimde gerçekleşiyor" dedi kalbim,

ve sonra

"Mutluluğunu Hakikat ile hizala" diye seslendi gecenin nefesi 

ALIGN YOUR HAPPINESS WITH THE TRUTH 

As above so below ...so within love


Suretimizden daha fazlasıyız özümüzde
Mutluluğumuzu geçici olana b'ağlamadan
Unutulmuş olanı tekrar yükselterek 
Öz(ü)gür yaşayacağımız zamANlara doğru...


"Hapi Zap Tepi" diyeceğiz 


Happy kelimesinin kökeni hap (zenginlik, talih), Hapi'den türemiştir, Mısır mitolojisinde Nil nehrinin Tanrıçası, akan sular ve bereket ile ilişkilidir.



24 Eylül 2014 Çarşamba

Yüksel ey doğan Gün'eş, kanatlarımızı aç Yeni Ay * Karma : Adalet'in tazmini

"Bugün" imkanlarını, "yarın"ın için yaratabilirsin.
"Büyük Yolculuk"ta her saniye ekilen nedenler,
kendi sonuçlarının hasadını doğurur,
Çünkü bu Alem'i yöneten kesin bir Adalet vardır.
O asla hata yapmaz.
Hata bilmeyen güçlü eylemiyle,
fanilerin yaşamına mutluluk veya keder,
yani önceki bütün düşünce ve eylemlerimizin Karmik çocuklarını getirir."

148, Sessizliğin Sesi, İki Patika, HPB


23 Eylül 2014 Salı

Eylül ekinoksu: İçimizde ve dışımızda adalet üzerine

Kuzey Yarımkürede 23 Eylül Sonbahar ekinoksu 
Geleni karşılamak ve rızkımızı almak için arınma vakti
Temiz zihin, temiz beden, temiz kalple... 
Kişisel dileklerle ve düşüncelerle istediklerimizle zihni doldurmadan, 
açık OLup, hiç kalıp...
kul'ak vermeli Sessizliğin Sesi'ne...

Çünkü...
Başlayan sonbahar, yazın topladığımız tecrübeleri içselleştirerek olgunlaşıp geleceğe tohumlar ekmek zamAN'ıdır... 
Dışarıda yaşanan canlılığının, hareketin, kademeli olarak içe dönmeye başladığı, 
Kışa dayanıklı tohumların ekileceği, korunacak değerler için iç yaşam toprağının besleneceği, 
Bir sonraki ilkbaharda açacak çiçeklerin hazır hale getirilmesi için, geçmiş dönemin hasatının değerlendirilip, yenilenme için yeni kararlarla titreşen iç-dış dengesini arayan niyet-eylemin mevsimidir.   

Yaşam bahçemizin toprağının ve üzerinde inşa ettiğimiz yaşamımızın temellerimizin güçlendirilmesi gereken, 
değerlerin, neye değer verdiğimizin, kendi değerimizin ne olduğunu sorguladığımız zamanlar, 
sapla samanın ayrıldığı, kalıcı olanların geçici olanlardan ayırt edildiği,
eleklerimizin kalp usturlabıyla (1) gözden geçirildiği 
içimizde ve dışımızdaki hasetten, hısımdan ayrılmanın zamanıdır bu sonbahar. 

HASATIN HAZIM ve HAZ'AN VAKTİDİR.

23 Eylül'deki gün tün eşitliği ile doğadaki dengelenmenin ardından, kendimizdeki ve hayatımızdaki dengesiz alanları fark etmemizi ister...

Çünkü...
İlahi Adaletin temsili olan tüy ile tartılır insanın kalbi göksel terazide
Zira zahirde(dışrak, egzoterik) birbirine tam eş, eşit olan tezahürler, şekiller, görüntüler bulunmadığından ancak batini(içrek, ezoterik) değerleriyle çıkarlar Adalet terazisinin kefesine.

Usturlabı AŞK olursa kalbimizin, teraziyi dengeye getirmek için elimizde ve farkındalığımızda olanlar ile dengesizlikleri tazmine yönelebiliriz.
çareler arayabiliriz, şikayet etmekten, imtihanlarımızdan kaçıp kendimize eziyet etmekten vazgeçip....

Korkular, endişeler, güvensizlikler, rekabet hırsı, maddiyata öncelik vermek, hoşgörüsüzlük, öfke, ayrımcılık, kibir ve bencilliklerimizden kaynaklanan adalet eksikliğimiz...Işığın kaynağından uzaklaştıkça artan karanlıklarımız...

Ve bazen de eşitlik arayışından dengeyi bozarız, adalet peşinde olduğumuz zannıyla, ancak hiç bir şey eşit yaratılmamıştır ve evrimleri için onları geliştirecek farklı şeylere, yoğurarak olgunlaştıracak farklı denemelere ihtiyaç duyarlar.

Terazinin iki kefesi tüm evrende ve doğada var olan "kutupsallık yasasını" anlatır. Bir'in ikili görüntüsünü, düaliteyi, eril-dişili, yin-yangı, geceyi-gündüzü, almayı-vermeyi ...ancak bunlar karşıt gibi görünen zıtlıkların birlikteliğini temsil ederler... ve kökeni BİR olan güçten türeyen, onun iki kefedeki görüntüleridir. 

Tezahürün oluşması ve varlıkların yaşamlarını sürdürmesi için gerekli yaşam alanı bu iki zıt kutbun arasında akar durur...aynı mıknatısın iki kutbunun arasında oluşan çekim alanı gibi...bu çekim nedeniyle hareket, devinimler mümkün olur her planda...bir atomun içinde de, güneş sisteminde de...

Yaşamın içindeki zıtlıkları birleştirmeyi başarmaktadır dengenin sırrı...hareketin içindeki ritmi bulmak ve korumaktır...Hareket ile bilgeliktir...Zıtlıklardan birliğe yükselmektir. 

Yine evrensel doğa yasalarına uygun olarak (titreşim) evrende her şey sürekli hareket ettiğinden bu denge her seferinde bozulur ve yeniden tazmin edilir (entropi) ...devinim, dönüşüm, tekamül ihtiyacı bitene dek, köklere göklere varana dek böyle sürüp gider....

Bu nedenle: 

Aşağıdaki yukarıdaki olma haline ermedikçe, 
Göksel Adalet yeryüzünde tecelli etmeyecek,
Adaleti beklemek, yokluğundan şikayet etmek nafile...
Bize düşen yukarıda olana benzemeye çabalamakta
İç adaleti ve dengeyi oluşturacak unsurları inşa etmekte.
Ayrıştırmayı beslemek yerine dengeleyici enerjiyi üretmekte, 
Gökyüzüne çıkan basamaklar misali.. 

Bize adil olan olmayanların hesabını tutmaktan, hayatın bize adil olup olmadığını sormaktan evvel,
Soralım kendimize : Biz adil miyiz , öz varlığımıza,  fıtratımıza, bize verilenlere, yaşamımızdaki nimetlere ?  Bedenimize, zihnimize, ruhumuza, yaşama hakkını veriyor muyuz ? 
Talep etmekten önce talebesi olmayı kabul ediyor muyuz hayat okulunun ? 

Cevaplar apaçık şu anki yaşamlarımızın ve yüzleşmemiz gereken imtihanlarımızın içinde...

Adalet diyince, gerçek anlamını felsefe derslerimde öğrendiğim Platon'dan anahtarlar düşer aklıma: 

Büyük filozof Platon'un Devlet adlı eseri "Adalet" konusunu işler öz olarak. Siyaset felsefesi yapmak değildir amacı ve günümüzde anlaşıldığı gibi bir devlet organizasyonunu formüle etmek için yazmamıştır bu eseri... İnsanların bireysel tekamüllerini gerçekleştirebileceği toplumsal yaşam İdeali'ni, tüm kozmosta işleyen uyumun, birlikte yaşamın insanlar için ve toplumsal yaşam içinde nasıl mümkün olacağını anlatmaktadır aslında. Başka bir deyişle yukarıdaki ne ise aşağıdaki o olması için yapılması gerekenleri...

Evet bir ütopya'dır...ancak gerçekleşmeyecek bir hayal anlamına gelmez bu kelime... İdeal toplumu anlatan demektir. Kelime köken olarak Grekçe "yok/olmayan" anlamındaki ou, "mükemmel olan" anlamındaki eu ve "yer/toprak/ülke" anlamındaki topos sözcüklerden türeyen anlamıyla: "İdealar dünyasında bulunan, yerde olmayan, mükemmel olan topraklar." 

Ütopya'yı aklımızın somut olanla sınırlı kavrayışından dolayı bir hayal zannederiz. İdealar yeryüzüne kendiliğinden inmez ki, onlar ile temas eden, bedenleştirecek, kanalize edecek idealistlere ihtiyaç duyarlar. 

Eserin orjinal ismi de Devlet değildir, grekçe aslı Politeia'dır. Latincede Res publica'dır. Herkes için, kamu yararına (commonwealth) anlamındadır. 

Politeia, yani Politika ise dünyamızdaki uygulama örneklerinin çok üzerinde bir kökene sahiptir idealar dünyasında, en üst anlamında "birlikte yaşamın İdeal düzenidir. Tüm evrende var olan düzenin insan toplulukları için uygulanma bilimi ve sanatı."
Zamanın aşınmasıyla kelimenin kullanımında kelimedeki "s" harfi düşer ve geriye bildiğimiz Republica kalır... 


Politika'nın kendi üzerimizde uygulanması da kişiliğimizi ıslah etmek, nefsimizi terbiye etmek, içgüdülerimiz, duygularımız ve zihnimizi yönetmek ve hakim olmak için etik-ahlak adını alır.   

"Adalet herkese kendi hakkı olanı vermektir" der Platon. 

Göksel Adalet'in yeryüzünde gerçekleşebilmesi için önce her bireyin içindeki adaleti kurması gerektiğini ve bu yolda her insanın kendi fıtratını gerçekleştirebilmesi ve varlığının tekamülünü sağlaması için eğitim (educare: içindeki cevherleri ortaya çıkarmak demektir) ve adaleti sağlayan birlikte yaşamın İdeal düzenini anlatmaktadır. Hem insanı ideal insana doğru, hem de toplumları ideal toplumlara doğru evrimleştirecek, dikeyleştirici evrensel yasaları uygulama sanatı ve bilimi olarak...

Adalet, dengedir, uyumdur, düzendir, 
Adalet, ahlaki bir erdemdir, olgunluktur. 
Adalet, doğruluktur, dürüstlüktür. 
Keyfi istek ve arzuları hesaba katmadan Hakikat'e uygunluktur, doğru yolu izlemektir.  
Adalet zulüm etmemektir, herkese hakkını vermek, layık olduğunu bulmasıdır. 
Adalet, verilen ile hak edilen arasındaki dengedir. 
Adalet, kökeni olan ilahi Nizam'a, Evrensel yasalara uygunluktur. 
Adalet maneviyat ile maddiyat arasındaki dengedir. 
Adalet aşırılıklardan uzak orta yoldur. 
Adalet, her şeyin merkezine kendini koymamaktır. Evrensel yasaları ölçü almaktır. 

Adaleti eşitlik değildir, dengedir. 
Farklı olan şeylerin arasında sağlanan denge, uyum, ahenkli birlikteliktir. Bütünsel bir görevi yerine getirmek üzere...

Eşitliği dış özelliklerde, maddi olanda, farklı yaşantılarda şekillenen kişiliklerimizde bulamayız...
İnsan bedeninde bile cismen aynı organlar, aynı tasarım bütünlüğü içinde, ortak çalışma prensiplerine uygun olarak işlevlerini kendiliğinden tayin edilmiş yönde yerine getirmekte olmalarına rağmen her birimizin fiziksel sureti birbirinden farklı değil mi ?
  
Hepimiz insanoğluyuz, farklı suretlerde...Değişik tekamül ihtiyaçları olan ruhlarımızın, farklı fiziksel, enerjetik, duygusal, psikolojik, zihinsel ve karmik kombinasyonların sonucuyuz ve bu nedenlerle kendimizi gerçekleştirme ihtiyaçlarımız birbirinden farklılıklar gösterir. Ve bu doğaldır...

Adaleti, insanın yaradılış amacının ışığında, eş ve kard'eş olan "insani özün doğası"nda bulabiliriz.

BİR okyanustan ayrılarak düşüp, yeryüzünde maddeye çarparak zerrelere bölünmüş ve dünya üzerine saçılmış insan damlacıklarında..aynı şu anda yağan yağmurun ezgisinde bizlere anlattığı gibi...

Öz'eş lerimizi bir kişide arayıp durmak yerine 
Öz'den hepimizin özdeş, kard'eş, karındaş olduğumuzu idrak etsek, 
Gökten yere inen ışığın farklı kadir ve kadersel yörüngelerdeki fotonları gibi, 
Yukarıdan aşağı uzanan bir sicimi oluşturan iplikçikler gibi, 
Kökleri gökte olan bir ağacın yeryüzündeki dalları gibi... 

Ve diğerlerinde bizde olmayan bütünün parçaları olduğunu, büyük filozof Helena Petrovna Blavatsky'nin söylediği gibi her insanın farklı planlarda birbirinin hocası ve tamamlayıcısı olduğunu bilerek yaşarsak içimizde ve dışımızda barış, aşk ve ışık artacaktır.

"Altılar yok edildiğinde ve Hoca'nın ayakları önüne serildiğinde, 
Lanu BİR ile birleşir, BİR olur ve artık onun içinde yaşar."(2)



Filozof Kant, pratik aklın çatışmaları olduğunu, salt aklın kendine terazilik edemeyeceğini, doğası gereği çelişkilere düşeceğini ve kendini neye inandırmak isterse o yöne meyledeceğini, "evrensel doğru"dan ayrılıp "kendi doğrularını" oluşturacağını, aklın terazisinin ancak "a priori" ilkelere yönelmiş,  ruh ile uyum içindeki "saf ve aşkın akıl" (manas) olması gerektiğini hatırlatır. 

Başka bir deyişle aklımız daha üst basamaklara yükselmedikçe, nefsin alt mertebelerine ve geçici bene hizmet eder, ayrımlara düşer.

Beşer şaşar ve şaştığında yolunu bulmak için bedeninde ve çevresinde onu çevreleyen doğa her zaman okunmaya hazır bir kitaptır. 

İnsanlıktan önce de var olmuş olan ve şimdi de var olan ve sonsuza kadar var olacak olan Evrensel Yasalar, onların mikro evrende ve makro evrende işleyişini ilim ile araştırmak ve öğrendiklerimizi birleştirmek şaşmaz ve zamansız rehberlerimizdir.

Hayat bizim ondan istediklerimizle değil, O'nun bizden istediklerini gerçekleştirmekle en yüksek anlamda adaletle, liyakatle ve saadetle yaşanır. 

"Aklı selim olan bir kimseye bu saadeti elde etmek için çalışmak, bu saadete engel olan şeylerden kaçınmak yaraşır."(3)

Tüm ahlaki öğretilerde kamil insan olabilmenin yolu, madde ve mana bütünlüğü, zahir ve batın derinliği, akıl ve kalp dengesi, şekil ve ruh beraberliği içinde sürülen yaşam olarak tanımlanır.  

Aslında zıtlıklar yoktur, ardındaki birliği görebilirsin... 
Çatışmalar,ayrışmalar, farklılıklar aşağı düzeylerdeki algıların yansımalardır, bilincini üst seviyelere taşıdıkça farklılıkların birlikteliğindeki uyumun melodisini işitmeye başlarsın. 

Bilincin yükseldikçe görüntüler birleşir, aynı uçak havalanırken önce farklı şekiller almış doğa şekillerini, farklı tarlaları, doğal sınırları ile gözlemlemen ve onların patchwork gibi birbirlerini tamamladıklarını fark etmen, daha sonra iyice yükseldiğinde aslında tek bir toprak olduğunu idrak etmen gibi... 

Piyanonun klavyesi üzerindeki farklı sesler veren tuşların, onların bütününe, teknik ve sanatsal bilgilerine hakim olabilen bir kişi tarafından çalındığında notaların armonik bir besteye dönüştüğünü işitmen gibi...

Paletindeki farklı renkleri zihnindeki ideal tasarıma göre farklı oranlarda karıştırarak, uygun fırçaları ve teknikleri kullanarak tuvale geçiren bir ressamın sanat eserinde gördüğün gibi...

Farklı doğaları ve ihtiyaçları olan bedeninin, duygularının, zihninin ve ruhunun gerçek ve tek yöneticisi sen kendinsin...Bu araçlarına onların her istediğini değil, doğasına uygun olanı ölçülülükle verdiğinde, kendini bilme ve hakim olma biliminde ve sanatında ilerlediğinde, araçlarını yüksek ve evrensel amaçların doğrultusunda kullandığında, özüne daha adil olduğunu fark edeceksin...

Var oluşuna hakkını vermeye başladıkça kendi içinde saklı olan mutluluk ezgini bestelemeye başlayacaksın...

Farklı enstrümanlarını uyumla çalmasını sağlayabileyen ve aslında onları yönetmekten başka hiç bir şey yapmayan usta bir orkestra şefi gibi...bir yaşam sanatçısına dönüşeceksin.

"İşte bu" diyeceksin...Hayat okuluna, sana öğreten her şeye teşekkür ederek ve onlara layık bir talebe olabilmenin derin ve sade mutluluğuyla...kaderini gerçekleştirme yolunda yürümeye aşkla, bilgelikle ve hizmet ederek devam edeceksin...


Doğadaki ilahi adaletten feyz alacağımız, 
Hasatımızın hasılatının bereketli,  
Hüznün değil, hüsn'ün çoğalacağı,  
İç adaletimizin hükmünün süreceği
Kalbimizin pusulamız olacağı
Haddimizi ve hakkımızı bileceğimiz, 
Bir'liği koruyacağımız, 
Mutlu bir ekinoks ve sonbahar dileklerimle... 

Öz'ünüze saygılarımla ve sevgilerimle
Uğur Başak Arpacıoğlu 


(1) Usturlab: Grekçe astrolabon, yıldız yakalar. 
Astronomi ölçümlerinde kullanılmış tarihi bir ölçüm cihazıdır. Kullanım alanları arasında Güneş, Ay, gezegen ve yıldızların konumlarını belirlemek yer alır. Ayrıca yerel saatin ve namaz vakitlerinin belirlenmesi usturlab sayesinde hesaplanıyordu. Bazı matematik problemlerinin çözümlenmesinde de usturlab kulanılırdı.

Usturlabı mutasavvıf şairler de şiirlerinde kullanmıştır.  16. asrın şairi Usûlî: 

Merkez-i hâkdesin dâ’ire-i kalbinde
Felek etvârını seyr eyle suturlâb gibi    G.143/2

“Arzın merkezindesin kalp dairende feleğin tavırlarını usturlab gibi seyret“derken kalbi 
usturlaba teşbih eder. 

Kaynak: DİVAN ŞİİRİNDE TEKNOLOJİK BİR ALET: USTURLAB, İlyas KAYAOKAY

(2) Sessizliğin Sesi, 50, Helena Petrovna Blavatsky tarafından derlenen Tibet'in kadim bilgelik kitabı

(3) Mearicü'l Kudüs, Hakikat bilgisine yükseliş, Gazali 


İLAVE İLHAMLAR : 

.....
—"Herhangi bir ödül beklemeden ve herhangi bir zarara uğramaktan çekinmeden öyle eyle
ki, eylem kuralın evrensel bir ahlak yasası olabilsin." Kant

"İki şey var ki, ruhumu hep yeni, hep artan bir hayranlık ve müthiş bir saygıyla dolduruyor:
Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve vicdanımdaki ahlak yasası." Kant 
....

Bir gazelinde Mevlânâ, insanın iki başının olduğunu söylemektedir: 

Birisi yere ait olan toprak baş, diğeri göğe ait olan semâvî baş. İnsanın hakikatinin aslı onun semâvî başıdır. Onun varlığının ayrıntısı ve ikinci derecede olanı ise dünyevî olan toprak baştır:

Size göre, başınızda hiç böyle bir şey yok! Fakat aslında sizin iki başınız vardır. Birisi yerden gelen görünen şu toprak başı, birisi de gökten gelen ve görünmeyen tertemiz manevî baş!

Senin şu görünen başın, öbür gizli başından meydana gelmiş. Bunu bilesin, anlayasın diye nice tertemiz başlar, toprağın ayağına dökülüp saçılmış, toprağa karışmıştır.

Asıl olan baş, gizli, görünmüyor da ona uyan baş ortada... Bil ki, şu dünyanın ötesinde, sonsuz bir âlem vardır.  (Gazel: 464)

.....

Yine Mevlana Celalledin-i Rumi'den 

Buyurdu ki: Sen şu anlama bak; o düşünce sözü, o özel düşünceye bir işarettir. Anlamı genişletmek için “düşünce” dedik ona; gerçekte o düşünce değil; olsa bile insanların anladıkları bu cinsten düşünce değildir. Düşünce sözünden maksadımız buydu.

Yine o, insanın büyüklüğünün onun görünen cismine (bedenine) değil, hakikati arayan ruhuna bağlı olduğunu ve insanın hakikatinin “görme/görüş” olduğunu söylemektedir:

Ey görünüşte zerre olan, Zühal'i gör; topal bir karıncasın, git Süleyman'ı gör.
Sen şu beden değilsin, sen o gözsün; canı görmüş olsan bedenden kurtulursun.

(Mesnevî, c. VI, beyit nu.: 810-811)
....

İLHAM OLAN AY : EYLÜL :


  • Arapça eylûl, Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir. Bereket, hasat ile ilişkilidir. 
  • Rumi takviminin 7.ayıdır.
  • Eylül adının İngilizce karşılığı olan "September", Latince yedi (7) anlamına gelen "septem" den gelir.
  • Hristiyanlar bu aya "istavroz veya haç ayı" derler. 
  • Akadlıların altıncı ayı ve sevinçten haykırmak anlamına geldiği bilinmektedir. 

İLHAM OLAN RESİM : 


İştar, Mezopotamya kökenli Akad mitolojisinde bir tanrıçadır. Asur ve Babil’in en gözde tanrıçasıdır. Sümer mitolojisindeki İnanna'dan türemiştir, kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte'ye dayanır. İştar, Venüs gezegenini temsil eder. Aynı zamanda yeryüzündeki yansımasıyla Doğa Ana'nın, üretkenliğin, bereketin ve aşk'ın sembolüdür. Farklı dönemler ve uygarlıklardaki isimleri Nina, Nanna, Artemis, İsis, Kibele, Kubaba, Afrodit, Kutsal Bakire 'dır. 
İştar'ın batı dillerinde kullanılan karşılığı, 'yıldız' anlamında 'star' (İngilizce), 'Stern' (Almanca)'dır. 
İştar'ın simgeleri arasında bugün çok yaygın olarak kullanılan beş köşeli yıldız, gül (özellikle kırmızı gül), kalp sembolü, dikili tahta kazık, meşe ağacı ve meşe yaprağı (bol yapraklı ağaçlar) ve kırmızı rengi, 5 ve 50 sayıları bulunur. 
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi bazı efsanevi aşklar, batıda başka adlar da alarak, gerçekte Baal ve Astarte (İştar) aşkını simgelerler. 
İştar'ın rengi olan kırmızı ile, hasadın yapıcısı ve aletlerini kuşanmış olarak savaş tanrıçası görüntüsünde insanları çatışmalarda kurban etmesi simgelenir. 
İştar (yaşam enerjisi gücü) , Şamas (Güneş) ve Sin ( Ay)  ilahi triadı gerçekleştirirler. 





25 Ağustos 2014 Pazartesi

RÜYAM - ΤΟ ΟΝΕΙΡΟ

RÜYAM
Dün gece gördüğüm rüyamda, karanlık bir dairenin içinde buldum kendimi
Bir kenarındaydım dairenin ve diğer tarafında bir ben daha vardı
Ona soru sormaya ve kendimi yanıtlamaya hazır bir şekilde
Sonra kaybettim kendimi, kaybettim bir çiçek bahçesinde
Ateşler boyunca, dervişlerin etrafında dans edip şarkı söylediği
Eyvallah, dans edip şarkı söylediği , Eyvallah, dans edip şarkı söylediği

Ve ben bir çocuk gördüm, zarlarla oynayan ve onları fırlatan bir bebek
Arzu dolu son bir öpücük ve ilk çocukluğumun sevimliliği
Ve orada o anda kendi şarkımı duydum
Aşkımın şarkıları ile ölüm uykuma daldım
Ve birden yeniden, bahçedeki çiçeklerde kayboldum
Ateşler boyunca, dervişlerin etrafında dans edip şarkı söylediği
Eyvallah, dans edip şarkı söylediği , Eyvallah, dans edip şarkı söylediği

Ve ben umutlarımızın gölgelerini gördüm, önümde suskun bir şekilde yürüyen
Bu boş dünyanın sembolleri, işaretleri ve gizli şekilleri
Yirmi asırlık karanlık artık sonuna yaklaşıyor
Ve bir dünyadan diğerine zaman geçiriyoruz
Ve birden yeniden, bahçedeki çiçeklerde kayboldum
Ateşler boyunca, dervişlerin etrafında dans edip şarkı söylediği
Eyvallah, dans edip şarkı söylediği , Eyvallah, dans edip şarkı söylediği

Dün gece gördüğüm rüyamda, karanlık bir dairenin içinde buldum kendimi
Bir kenarındaydım dairenin ve diğer tarafında bir ben daha vardı
“Söyle bana, tüm bu izlediklerim nedir?”, diye sordum bir anda kendime
“Sorma, sadece izle ve çık ” diye cevapladı kendim, ve uyandım.
ΤΟ ΟΝΕΙΡΟ
Στίχοι: Δήμος Μούτσης
Μουσική: Δήμος Μούτσης
1987

Βρέθηκα σε κύκλο σκοτεινό στ΄ όνειρο που είδα χθες το βράδυ
κι ήμουνα απ΄ τη μια του κύκλου εγώ κι εγώ από την άλλη
κι ήμουνα απ΄ τη μια του κύκλου εγώ ήμουνα εγώ κι από την άλλη
έτοιμος να μου αποκριθώ και να ρωτήσω πάλι
κι ύστερα χάθηκα μακριά, χάθηκα σε ολάνθιστα περιβόλια,
παρέα με τους δερβίσηδες γύρω από τη φωτιά, χορεύοντας και τραγουδώντας
έιβαλα χορεύοντας και τραγουδώντας, έιβαλα χορεύοντας και τραγουδώντας.

Κι είδα ένα παιδί, μικρό παιδί που έπαιζε και μου `ριχνε στα ζάρια
το ύστερο του πόθου μου φιλί, τα πρώτα παιδικά μου χάδια
κι εκεί εκείνη τη στιγμή άκουγα να τραγουδάνε εντός μου,
ο ύπνος με το θάνατο μαζί, τραγούδια του ερωτός μου
κι ύστερα πάλι ξαφνικά, χάθηκα σε ολάνθιστα περιβόλια,
παρέα με τους δερβίσηδες γύρω από τη φωτιά, χορεύοντας και τραγουδώντας
έιβαλα χορεύοντας και τραγουδώντας.

Κι είδα τις ελπίδες μας σκιές, βάδιζαν αμίλητα εμπρός μου,
σύμβολα, σημεία και μυστικές μορφές αυτού του μάταιου κόσμου
και είκοσι αιώνες σκοτεινοί έφταναν στο τέλος τους πια τώρα
κι από `ναν κόσμο σ΄ άλλονε τελικά, εμείς, περνάμε, λέει, ώρα την ώρα
κι ύστερα πάλι ξαφνικά, χάθηκα σε ολάνθιστα περιβόλια,
παρέα με τους δερβίσηδες γύρω από τη φωτιά, χορεύοντας και τραγουδώντας
έιβαλα χορεύοντας και τραγουδώντας, έιβαλα χορεύοντας και τραγουδώντας.

Βρέθηκα σε κύκλο σκοτεινό στ΄ όνειρο που είδα χθες το βράδυ
κι ήμουνα απ΄ τη μια του κύκλου εγώ κι εγώ από την άλλη
πες μου τι είν΄ αυτά που βλέπω εδώ, πρόφτασα να πω στον εαυτό μου,
μη μιλάς μον΄ κοίτα και πέρνα λέει αυτός και βγήκα από τ΄ όνειρό μου.

MY DREAM
I found myself in a dark circle, in the dream I had last night
I was standing on one side of circle and there was another me on the other side
was ready to answer to me and ask myself once more
afterwards I was lost far away, lost in gardens full of flowers
accompanying dervishes all around the fire, dancing and singing
"Eyvallah" dancing and singing

And I saw a child, a young one, that was playing me the dice
the latest kiss of lust for me, and also my first childish caresses
and at this point - that moment I heard my song,
sleep to death with songs of my love
Afterwards I was suddenly lost in gardens full of flowers
accompanying dervishes all around the fire, dancing and singing
"Eyvallah" dancing and singing

And I saw our hopes like shadows, walking speechless in front of me,
symbols, points and secret shapes of this pointless world
and now it's near the end of twenty dark centuries
and from one world to another, we are spending time
Afterwards I was suddenly lost in gardens full of flowers
accompanying dervishes all around the fire, dancing and singing
"Eyvallah" dancing and singing

I found myself in a dark circle, that I dreamt last night
I was standing on one side of circle and there was another me on the other side
"Tell me, what's all these I'm watching ?", I found time to ask myself
"Don't you ask, just watch and leave" myself answers, and I got out of my dream.




10 Ağustos 2014 Pazar

Gece Güneşi

Mer-ha-ba Dolun'ay !
Mer-ka-ba Gece Gün'eşi !
  
Dolun'aylar başkadır
Gün'eşle meşk bitmez gün bitince
Gece döner, ışığı aydan akar üzerimize 
  
Altın Gündüz Güneşi  
Gümüş Gece Güneşi 
  
Karanlık bu gecenin içinde
En parlak ışığıyla, 
Bize en yakın dolunayda
AY'dınlanışta bulabiliriz kendimizi
Derinliklerde
  
Eril ve dişil dengelenirken,
8.8 enerjileriyle desteklenirken
Sonsuz yolculukta bir adım daha atabiliriz
Adımızı bulmaya
Dürüstlükle
  
Ab-ı Hayat için...
Geçmişin AYna'sından yansıyan ışığı tutup
Aynanın içinden sırra geçin 
AŞK ile kendinizden (vaz)geçin
Cesaretle
İki denizin BİR-leştiği yere doğru ...
Şira'dan gelen özü takip ederek
Şems-ül Şümus'a doğrulabiliriz.

Tüm Hakikat aşıkları için...

SİL BAŞTAN ve YOLA DEVA'M
Bflex@lifeinflux veya B'aşk 

Gündeme dair not: Yerdeki göktekine benzediğinde karanlıklar aydınlanacak.....



Gücün Var mı Sevgilim 
Derin Sularda İnci Tanesi Aramaya 
Cesaretin Kaldıysa 
Hala Benle Aşktan Konuşmaya 
Söyle Canım Sevgilim 
Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi 
Yorgun Gibi Bir Halin Var 
Duyguların Karışık Olabilir mi 
Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen 
Hayatı Sıfırlamak 
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen 
Herşeyi Unutmak 
Sanki Bugün Son Günmüş Gibi 
Dolu Dolu Yaşamak İstiyorum Ben 
Her Ne Çıkarsa Yoluma 
Selam Verip Yürümek İstiyorum Ben 
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen 
Hayatı Sıfırlamak 
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen 
Herşeyi Unutmak... 


Embrace the light

Embrace
The Light
With lightness
Of mind
Embrace now
The light
Smell, taste, grasp, feel, hear
Heart full of sight
Sing in silence
As sun arise
Tune in your being
with the day awakening

Inspiring music : Dead Can Dance
Inspiring angels: Seraphim - Light carriers

B_flex
05:50, 08.08.2012, Bostancı,İstanbul