27 Temmuz 2017 Perşembe

Cesaret mi esaret mi ?

Gün Aydın.. Uyandınız mı ?
Insanoğlu alt hayvani doğasını terbiye etmedikçe geçiş zamanlarında yoğun, ağır karmik acılarımızla tavlanarak acılar vasıtasıyla kıyam edeceğimizi birçok kutsal kitap, öğreti uygarlıklar boyunca söylediler, insana tekamülündeki tek engelin bencilliği, kibiri ve korkularına zincirlenmiş egosu olduğunu vurguladılar....

Ilgili bazi sembolleri tekrar hatırlayalım :
Atın üzerine oturan şövalye, insanın, alt benliğine hakim olmasını...Göksel irade kılıcından akan gücü liyakatle yeryüzüne kanalize edişini anlatır. Aynı mesajın farklı bir ifadesi olan ve bir çok uygarlıkta yer alan dört hayvan unsuru üzerinde yerleşen insan başlı Sfenks sembolünü de araştırıp birleştirmelisiniz. (Dört element, ďört yön...) 


4 At, yeryüzündeki insanlık evrimindeki 4 insan soyu... 7 Mühür insanlığın evriminde geçmekte olduğu alt bilinç basamakları ile ilişkilidir.. Alt bilinçlilik basamaklarında geride bırakmadıklarımız ( halının altına süpürdüklerimiz) nedeniyle daha üst basamaklara yükselemeyiz.. Üst basamakların raflarındaki kitapların kokularını alabiliriz ancak öğretileri hayata geçirmedikçe, zihinle ulasilan bilgi davranışlara, eyleme dönüşmedikçe kendimiz basamakları çıkamayız...( bu nedenle hep bir bastona veya ele desteğe ihtiyac duyarız.) Evrensel yasalar nizamında çıkmış sayılmayız... Bu da bizlere Sisifos mitosunu hatirlatti değil mi ? 
Benzer öğretiler Tasavvufta dört kapı sembolleriyle aktarılmıştır.
Biz insanoğulları Kova çağı'nın şafağında olduğumuzu zannetmemize rağmen yeryüzündeki tekamül sürecinde bugüne kadar o dört basamakta geride bırakmadıklarımızın bedelini ödemek, kefaretini yaparak dengelemek ve kıyam etmek durumunda kalıyoruz.. Yoğunlaştırılmış bütünleme sınavlarına alınmış gibi...



( Varlıksal spritüel boyutta insanlık bir ailedir, bir birliktir, bir ünitedir, birbirine ruh bağları ile bağlı ve birbirinden sorumludur.. sen, ben, o yoktur ki, neden onun sınavını ben veriyorum diyebilesiniz...) 
İçimizdeki o bencil arzular ölmedikçe, mal mülk tutkumuz ölmedikçe, rekabet hissi, açgözlülük ölmedikçe, kıskançlık, fitne, fesat, dedikodu, yalanlar, korkular, öfke, diğer canlılara değer vermemek bitmedikçe, haset, ayrımcılık vb kusurlardan arınmadıkça, yıkıcı negatif etkileri paylaşıp yayarak, bitmek bilmeyen konuşmalarla hayattan, dışımızdaki herkesten çözüm talep edip, hayat okulunun öğretim metodunu anlamış çalışkan talebeler olmadıkça, kendimiz düğümlerimizi, köleleştiren zincirlerimizi çözmedikçe nasıl dirilebiliriz ki ? 
Kadim Tibet Bilgelik kitabı Sessizliğin Sesi'nde Madam Blavatsky şöyle aktarır : "Geçmiş tecrübelerin tüm hatırasını içinde öldür, arkana bakma yoksa kaybolursun." 
Uyanmak yetmiyor, yükselmek ve GÖK ile YER arasındaki BİRLİĞİ KORUYAN örnekler olmak, sağlam köprüler inşa etmek gerekiyor...Farklı ülkelerden, inançlardan, renklerden oluşan bir GÖKkuşağı gibi.. 
Bir Özbek atasözü şöyle der: "Bir adam köprü kurar, bin adam geçer."
Bilginin DOĞRU yönünü ( Doğru=Dharma'ya, Yasa'ya uygun, evrensel doğru) tayin etmeye ihtiyaç var. Bilgi sizi nereye götürüyor, sizi nasıl hissettiriyor, hayat enerjinizi yükseltiyor mu, azaltıyor mu dikkat ediniz..
- Ki ağırlaşıp maddenin ve kör nefsin koyu bataklık girdabına çekilmeyelim , kendi yarattığımız materyalizm canavarının pençesinde, yine kendi yarattığımız ve besleyip büyüttüğümüz korkular, psikolojik salgınlar, zihinsel depremler, sisli psişik fantaziler ile akıl ve ruh sağlığımızı kaybetmeyelim.. 
"Bilgi aklın ışığıdır"..der Orhun yazıtlarında... O kendi yarattığımız madde mağarasında ve içimizdeki gölgelerin temsili olan sahte güçleri, kırık aynalardan okuduğumuz yanlış bilgileri gerçek zannetmeyelim...Doğru bilgileri kılavuz tutalım, bilincimiz kendi öz kütüphanemize erişene dek.. 

Size yardımcı rehberlere bilgi kanallarına saplanmayın hiçbir şeye ve kişiye bağımlı olmayın...öğrendiklerinizi içselleştirin, Sonsuz Zihne bağlı yaratıcı düşünce gücünüzu kullanin, uygulayın... yürümeyi öğrenme sürecinde yaptığınız gibi kendi ayaklarınızın üzerinde durana kadar...

Bilgi güçtür.... ancak doğru amaçlar için kullanıldığında...
Gücü hissetmek güzeldir ancak kendi gücünüzü doğurmak emek ister çaba ister... 
Geçici güç veren şeyler egoya tuzaklar kurar ve bilinci sinsice zayıflatır...alışkanlık yapar...Yüzüklerin efendisi veya kılıçların şövalyesi olmak kolay değildir...

Göksel doğama ilk uyanışımı ezoterik felsefe çalıştıkça bilinç parçalarım puzzle gibi birlesmeye başlayınca hatırladığım çocukluk rüyalarımda buldum. Beş altı yaşlarındaydım...uykuya dalmadan önce hayal kurar uzaydan dünyaya bakardım... Farkĺı hayatlara...bir yanda doğan bebeklere ve sevinenlere, diğer yanda ölenlere ve üzülenlere...birbirlerinden farklı hallerdeki insan kardeşlerime...sonra hepsinin elele tutuşup mutlu olduklarını hayal ederken uyuyakalırdım...

Felsefe semboloji mitoloji çalışmalarında derinleştikçe diğer bilimleri de ezoterizmiyle çalışmaya başladım... Enerji çalışmalarına da yillarca spor yaptıktan sonra Tai chi ve chigong ile kanalize etmeyi öğrendim.... Göksel doğayı, aşağıdakini anlamak için yukarıdaki evrenin işleyişini merak ettiğimde de yıldızların dilini ezoterik astroloji çalışmaya başladım.
Sağlam ve doğru temeller üzerinde bilgilerin karılması ve enerji harcıyla yer ile göğü birleştiren basamaklar yükselebilirdi ve çocukken hayallerimdeki bakış açısıyla bakabilirdim...
Gözlerimize karanlık gibi görünen evrendeki öğretilerin insana sır olan perdesini aralamak için bilgilerimi tamamlayan astroloji ile yazım tamamlanıyor gece güne devrilirken... Evrenin her köşesinde evrim deveran icinde devam ederken...
Dane Rudhyar şöyle der : "Evren içiçe geçmiş bütünlerden oluşur. Bir bütün içinde bir başka bütün, onun içinde bir başka bütün. Bir insan, bizim gezegenimiz, güneş sistemi, galaksi –bunların hepsi daha büyük bir bütünün içindeki bütünlerdir. Hepimiz bir amaçla, daha büyük bütünün temel bir ihtiyacını yanıtlamak üzere doğduk. 

Astroloji bu amacı bulmamıza, kendimizi ona uyarlamamıza, bütünleşmiş kişilikler olmamıza, içimizdeki potansiyelleri gerçekleştirmemize yardım eder. Bu potansiyeller doğumdan itibaren içimizde –meşe palamutunun içindeki bir meşe ağacı olma potansiyeli gibi- tohum olarak mevcuttur. Eninde sonunda, amaç daha büyük bütünle bağımızı fark etmek, onu gerçekleştirmek ve kendimizi bu bütüne adamak, insanlığa hizmet etmektir.
“Astrolojinin esas ve zorunlu amacı ... Yol üzerinde ne ile karşılaşacağımızı söylemekten ziyade, onunla nasıl karşılaşmamız gerektiği ve bu karşılaşmanın temel nedeni hakkında fikir vermektir. Bütün bir insan olma yolunda, içimizdeki hangi niteliğin, ne tür bir gücün belirli bir aşamadan geçmesi gerektiğini söyler.”
“Olaylar bizim başımıza gelmez, biz onların başına geliriz. Eğer kaldırımda yürürken bir adamın kafasına bir tuğla düşerse, bu, adamın sorumluluğudur. Adam tuğlanın düşme alanına girmiştir. Adam tuğlanın başına gelmiştir, çünkü o bilinçli bir bireydir. Tuğla ise evrensel doğanın küçük bir parçasıdır.”
“Bize ne oluyorsa, onun olması gerekir. Her kriz bir meydan okumadır, her astrolojik transit veya hareket dönüşüm, arınma ve genişleme için fırsat sunar. Astrolojinin hüneri bu eşikte bize neyin yaklaştığını anlamamızda yardımcı olmaktır. Astrolojinin değeri danışanın kendisini kabullenmesine ve şimdi olan biteni veya olup bitmiş olanı anlamasına yardım etmektir." Dane Rudhyar 
"Kehanetin ana işlevi geleceği söylemek değil, onu inşa etmektir.” Joel A. Barker

Işığımızı içeriden koruyalım.. Ruhumuzu koruyalım...İnsan olma onurunu koruyalım...Öğretileri koruyalım..Birliği koruyalım.
Başımızı dik tutalım...asilikle ve ego tuzaklarına düşerek değil...İç asalet ve Gerçek üst doğamızı gerçekleştirmekten veruhumuza layık olmaktan doğacak enerjiyle...

Saygı ve sevgilerimle
BA
27.07.2017.... saat 07.07 suları 
Yeldeğirmeni Istanbul

Resim : Rafael'in Saint Georg ve Ejderha