5 Ağustos 2016 Cuma

Kral Arthur ve Majisyen Merlin'den Gerçek Sevgi üzerine

Arthur, Merlin ‘in yanından ayrılmadan önce çok karamsarlaştı. 
Nerdeyse on beş yaşındaydı ama diğer insanları çok az görmüştü. 

“Onlara katılacağın için üzgün müsün ?” diye sordu Merlin. 
“Herşeyden önce sen de onlardan birisin.”
Arthur uzaklara baktı. “Hüzünlüyüm ama sebebi bu değil.”
“Peki ne öyleyse?”
“Sana bir şey sormak istiyorum ama nasıl soracağımı veya sorsam mı sormasam mı bilmiyorum.”
“Durma”
Arthur kararsız bir şekilde baktı. “Bana öğrettiğin dersler hakkında değil. Ama her şeyden çok bilmek istediğim bir şey, yani bana söyler misin acaba…”
Boğazı düğümlendi ve durdu.

“Belki de aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorsun?”
Arthur kafa sallayarak onayladı. Merlin'in önsezisi ile kurtulmuş olmaktan mutluydu. 

Yaşlı majisyen bir süre düşündü ve “Her şeyden önce unutma ki gerçekten önemli bir şey sordun. Aşk hakkında sözlerle anlatılamayacak şeyler vardır, ama önce benimle gel” dedi.

Arthur'u öğle güneşinin parladığı bir açıklığa götürdü. Merlin'in elinde güneşe doğru tuttuğu, yanan bir mum belirdi. 
“Yanıp yanmadığını görebiliyor musun ?” diye sordu.
“Hayır” dedi Arthur. Güneş o kadar parlaktı ki mumun alevi görünmüyordu.
“Ama bak” dedi Merlin. Bir pamuk parçasını muma yaklaştırdı ve pamuk hemen yanıverdi.
“Bunun aşkla ne ilgisi var?” diye sordu Arthur, ama Merlin yanıtlamadı. 

Sadece yılan otunun çiçeğini alıp suyundan iki damla Arthur ‘un parmaklarına sıktı. “Tadına bak” dedi.
Arthur yüzünü ekşitti. “Çok acı” dedi.
Merlin çocuğu göle götürüp ellerini yıkamasını söyledi. “Şimdi suyun tadına bak” dedi.
“Acılık kaldı mı?”
“Hayır” dedi Arthur. “Ama bunun aşkla ne ilgisi var?” 

Merlin yine karşılık vermedi ve çocuğu ormanın daha da derinlerine götürdü. “Şimdi kıpırdamadan otur” dedi sessizce. 
Arthur söyleneni yaptı. Biraz ileriden bir fare açıklığa fırladı, ama daha hareket edemeden bir kartal fareyi kaptı ve avıyla birlikte yüksek sarp kayalıklardaki yuvasına uçtu.
Arthur şaşkınlıkla, “Ama bana aşktan bahsedeceğini söylemiştin. Tüm bu gösterdiklerinin aşkla ne ilgisi var?” dedi.

“Dinle” dedi ustası. “Güneşe tutulduğunda görünmeyen mum gibi egon da aşkın dayanılmaz gücünde eriyecek. Gölün suyuyla yıkandığında kaybolan acılık gibi, hayatının acılığı da aşkla karıştığında en berrak sular kadar tatlı olacak. Ve kartalın avını yakalaması gibi kendine verdiğin önem de, seni içine alan aşkın gözünde bir pırıltıdan ibaret kalacak.”

"Sevginin gücü, saflığın gücüdür. Sevgi kelimesi bir çok şekillerde kullanılır ama o, majisyen simyacı için kutsal bir kelimedir, çünkü onun için sevgi, “tüm kötülükleri yok ederek sadece asil ve gerçek olanı açığa çıkaran” demektir. 

“Korktuğun sürece gerçekten sevemezsin” diye uyardı Merlin. “Öfkelendiğin sürece gerçekten sevemezsin. Bencil egon var olduğu sürece gerçekten sevemezsin.

“Peki o zaman nasıl sevebilirim ki?” dedi Arthur,korku öfke ve bencilliğin sıkça deneyimlediği şeyler olduğunu bilerek.

“İşte işin gizemli kısmı burası” diye yanıtladı Merlin. “Saflıktan ne kadar uzak olursan ol, sevgi seni arayacak ve sen sevene kadar seninle uğraşacak.”

"Sevgi, kötülükleri ortadan kaldırmak için hep işbaşındadır. Sevgisiz insan diye bir şey yoktur; yalnızca, sevginin gücünü hissedemeyen insanlar vardır. 

Görünmeyen ve ebedi olan sevgi, duygu ve heyecandan öte bir şeydir; O, hazdan ve hatta bir vecd halinden de ötedir. Majisyenin gözünde o, soluduğumuz hava, her hücredeki devinimdir." 

Sevgi evrensel kaynağından herşeye nüfuz eder. O, mutlak güçtür. Çünkü zor kullanmadan herşeyi kendine çeker. Sevgi, acı çekilirken bile, zihin ve egodan uzaklarda görevini yapar. Sevgi ile kıyaslandığında diğer tüm güç çeşitleri zayıftır.

“Sen bir kral kadar güçlü müsün?” diye Merlin ‘e sordu Arthur.

“Bir kralın güçlü olduğunu nerden çıkarıyorsun?” diye karşılık verdi Merlin. “Krala gücü, her zaman ayaklanıp bu gücü geri alabilecek halkı tarafından verilir. Bu yüzden tüm krallar korku içinde yaşar; bilirler ki sahip oldukları herşey ödünç alınmıştır. Ülkenin en fakir kişisi bile kraldan daha zengindir; ta ki kral, gücünü bırakıp sevgiye teslim olana kadar.”

“Hayattaki gerçek güç içten gelir. Dünyayı sadece içten gelen sevginin ışığında görmek, zedelenmez bir huzurda korkusuz yaşamaktır.”

"Sevgi ile ilgili, insanların dikkatinden kaçan birçok sır vardır. 
Sevilmek için önce sevmeniz gerekir. Birisinin sizi koşulsuz olarak sevdiğinden emin olmak istiyorsanız, onu koşulsuz sevmeniz gerekir. Birini sevmeyi öğrenmek için önce kendinizi sevmeniz gerekir. Bunların çoğu açık gibi görünüyor. 

Peki o zaman niye böyle yapmıyoruz?

Majisyen Merlin'in cevabı şudur: Sevgi ortaya çıkarılmalıdır; onu gizleyen öfke, korku ve bencillik katmanları soyulmalıdır. Tamamıyla sevgi dolu bir hayat için şu anda sahip olduğunuz hayatı saflaştırın. Sevgiye yaklaşmanın doğru ve yanlış bir yolu yoktur. 

“Ümitsizce sevgiyi arayan bir insan” dedi Merlin, “ümitsizce suyu arayan balığı hatırlatır.” Yaşam çok sevgisiz gibi görünebilir, ama insanı sevgiden yoksun bırakan “dışarıdaki dünya” değil, onu algılayanın gözleridir.

Sevgiyi hayatınızın değişmez ve tam bir parçası haline getirmek istiyorsanız, önce şu an sevgi dediğiniz şeyi yeniden tanımlamanız gerekir. 

Çoğumuz sevgiyi birine duyulan çekim, önemsendiğimizi hissettiren bir beslenme kaynağı, haz ve keyif, güçlü bir his veya heyecan olarak düşünürüz. Her ne kadar bunlar sevginin birer yönüyse de, majisyen hoca bunların en iyi ihtimalle tam olmadığını söyleyecektir.

“Ölümlülerin tarif ettiği sevgi, zayıflayıp yok olmaya mahkumdur” dedi Merlin. “Sizin sevgi dediğiniz şey gelir ve gider. Bir arzu objesinden diğerine atlar. Arzularınız reddedildiğinde çabucak nefrete döner. Gerçek sevgi değişmez. Onun bir objeyle ilgisi yoktur ve başka bir duyguya dönüşmez, çünkü en başta o, bir duygu değildir.”

Tüm sahte sevgileri terkettiğinizde geriye ne kalır? 

Yanıtı kendini kabullenmeyle ortaya çıkmaya başlar. İçsel bir güç olan sevgi önce içinizde, yine kendinize yöneltilmiş olarak belirir. 

“Ölümlüler sevgi için huzursuz ve endişeli bir şekilde telaşlanıp dururlar” dedi Merlin. “Sevdiklerine sahip olamazlarsa öleceklerini zannederler. Ama gerçek sevgi sizi huzursuz etmez, çünkü onun ifade edilmeye ihtiyacı yoktur. 
En sevilen kişi bile sizin bir parçanızdır. 

Başkasından alacağınızı zannettiğiniz sevgi, farkındalığınızdaki bir sınırlılığın belirtisidir. 
Majisyen simyacılar için tüm sevgiler benlikten gelir.

“Bu, kulağa çok bencilce geliyor” diye itiraz etti Arthur.

“Benliği ego ile karıştırıyorsun, ama gerçekte benlik ruhtur” diye yanıtladı Merlin. 
Bencillik ise sahiplenmek, kontrol etmek ve hakim olmak isteyen ego'dan kaynaklanır. Ego, “Seni seviyorum, çünkü sen benimsin” dediğinde sevgiden değil, üstünlük kurma ve sahiplenmekten bahseder. 
Gerçekten sevmeyi öğrenenler ilk önce bencilliği bırakmışlardır. İşte bundan sonra çok değişik bir deneyim başlar.

“Peki bu nasıl bir şeydir?” diye sordu Arthur. “Bunu hiç bilebilecek miyim?”

“Bir gün bu huzursuzca telaşın bittiğinde, ufak bir ışık göreceksin kalbinde. İlk önce bir kıvılcım büyüklüğünde olacak, sonra bir mum alevi ve nihayet cayır cayır yanan bir ateş.
Sonra uyanacaksın ve bu ateş güneşi, ayı ve yıldızları kaplayacak. 

İşte o anda evrende sevgiden başka bir şey kalmayacak, ama yine de bunların hepsi kalbinde olacak."

Alıntıdır. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder