Doğu Bilgeliği'nin en önemli kaynaklarından biri olan Bhagavad Gita'da üzerinde tefekkür edilmesi gereken önemli bölümlerden biri de şudur :
"Başkasının ödevini yaparak yaşamak ölüm, kendi ödevini yaparken ölmek yaşamdır."
Kişi vazifesini fark edip, varoluş ödevini gerçekleştirmeye odaklandığında gerçekten yaşar.
Sana ait ödevlerin, sorumlulukların diğer kişiler tarafından yaşanmak ve onlara vazife olmak durumunda değildir. O ödev, vazife bilinci senin içindir, çünkü sen bilinçli olarak seçim yaptın, tercih ettin, yaşadın, tekamülün için gerekli bu deneyimlerin içinden geçiyorsun.
Yaşamdaki vazifeni idrak edebiliyorsan, bunu çevrene iyi kalbinle, erdemli örneğinle, eylemlerinle, özü sözü bir olmanla, düşüncede, sözde, davranışlardaki doğruluğunla, yaratıcı enerjinle aktarmalısın.
Eleştiren, yargılayan, bölen, ayrımcılığa katılma tuzağına düşmeden...Birliği koruyarak.
Doğruların, erdemlerin, canlı ve somut bir örneği olmaya enerjini vererek yaşamalısın.
Bilgin, tecrüben artınca fark ettiklerinle başkalarının neden öyle yaptığına, neyi yapamadıklarına yönelmeden, yargılamadan...Aksine nasıl yapılabileceğinin somut ve canlı birer kanıtı olarak. Lafta kalmadan...Bunları düşünmekle teoride kalmadan... Pratik ve uygulama ile kendini ve çevreni dönüştürmelisin.
Kadim zamanlardan beri aktarılan öğretileri, bilgeliğin kutsal kitaplarında yaşamış canlı örneklerin tecrübelerinden aktarılanları okumalı ve okumakla yetinmemelisin.
İdeaların latif planlarında asılı olan zamansız kütüphanelerdeki bu reçeteleri, imgelemin, yaratıcı gücünle, iradenle yaşama geçirmeli,böylece onlara can vermelisin.
Dünyanın sözlere karnı tok...Bilgi tek başına dünyayı iyileştirmeye, acıları azaltmaya yetmiyor. Bir bilgenin söylediği gibi "mürekkep yalamak yetmiyor".
Acı cehaletten doğar.
Cehalet (avidya) eğitimle aşılabilir, ancak kör cehalet (angyana) bildiğini zannetmek, ışığı perdelemeye ve alt benin gölgesinde yaşamaya benzer, büyük zararlara yol açar, bencilleştirir, ayrıştırır, habisleşir.
Kör cehalet, insanın açlığının neden kaynaklandığını bilmemesidir ve büyüyen açlığı ile acıları zincirleme reaksiyona sokmasına neden olur.
Açlık geçici olana duyulan arzulardan kaynaklanır ve asla tatmin olmaz, beslersin, “daha” der.
Siddharta Gautama Buda öğretilerinde insanı yeni acılara sürükleyen, karmik zincirler yaratan üç tür açlıktan bahseder: 1) Haz açlığı, 2) Sahip olma açlığı 3) Yaşama açlığı
İnsan ruhunun açlığı bilgiyle giderilmez. İçselleşmeyen bilgi yeniden acıktırır, yeni hazlar yaratır, daha çok tükettirir, madde mağarasına zincirler.
Bilgi içselleşmediğinde, düşüncelerin labirentlerinde kaybolabilirsin, aynalı odada (kamamanas=arzuların zihni, somut zihin) parçalanır, yanılsamalı görüntüler, sanılar, kanılar yaratır, böler, ayrılır, kalbe ulaşmaz, kalbe ulaşmayan bilgi de ruha dokunmaz. Bilinç, farkındalık, idrak yaratmaz. Unutuverirsin...ve yeniden acıkırsın, her seferinde açlığın daha da büyür...
Tüm BİLgiler ve tüm BİLimler, BİLinç yaratmak için araçlardır..
Kökenleri bile aynıdır. "BİL" .... Kendini BİLmen için.
Cehaletini fark etmen, bildiğini zannetmelerini, kanılarını bırakman için,
Bilgilerden bilinç çıkarmak için, bilincini ruhuna çıkarman için..
Ruhundaki Ebedi Sandık'ta gizli, uyuyan bilgeliğinin uyanması için...
"Öğrenmek, eskiden bilinmiş bir şeyi yeniden hatırlamaktan başka birşey değildir", der Platon.
Bilgileri tüketmekten, israf etmekten vazgeçelim, hazmedelim, içselleştirelim. Yediğimiz gıdaların bedenimizde yaptığı gibi bilgiyi yaşayarak yaratıcı enerjiye dönüştürelim.
Bilgi, geçici ve sonlu bir araçtır ve sadece bilinç basamaklarında tırmanman için enerji kaynağıdır. Tüm bilgiler, Doğa'ya işlenmiştir, sonra üzeri sırlanmıştır... Aynaların içinden harikalar dünyasına geçmenin sırrı bunu anlatır.
H.P.Blavatsky’nin söylediği gibi, “Dünyadaki tüm kitaplar yakılsa bile, tüm bilgiler doğaya bakılarak tekrar yazılabilir.“
Doğanın ardındaki yasaları merak eden kitaplarla yetinmez, Hikmet Kitab'ını okur, OKUnanlar ruhuna dokunur...
Bilgileri toplamakla yetinmeyelim, bilgi hamalı olmayalım, özünü toplayarak simyacı arılar gibi altın renkli, şifalı bala dönüştürelim. Okuyorsak, öğreniyorsak, kitaplar, güzel sözler yazıyorsak yazdıklarımızı önce yaşayanlar, sonra da aktaranlar olalım.
Çünkü insan gerçekten deneyimlediği şeyi kalpten aktarabilir ve diğerlerine faydalı olabilir. Bu aktarım ruhtan gelen Öz'e dair hakikatli deneyimlerdir, asla unutmayacağımız dersler alarak öğrendiklerimizdir, ruhumuza kazınmış değerli tecrübelerdir.
Yaşadığımız çağda insanlığın en büyük imtihanlarından biri bilginin ve düşünce gücünün nasıl kullanıldığında, bilgisizlikte değil.
Bilgi tehlikelerle dolu bir araç halini almışken, zihinleri körleştirip, duyguları felç etmekteyken, bilgiyi nasıl kullandığına ve onunla ne yarattığına çok dikkat etmeli.
Tarih boyunca bilgiyi bilgelikle kullanmayanların insanlığa verdiği zarar, bilmeyenlerin hatalarından çok çok daha büyük oldu ve her ortaçağda tekerrür eden kör cehalet teknolojiyi de kullanarak çığ gibi büyüyen acılar yaratıyor.
Bilgiyi farkındalıkla, bilinçle, iyi amaçlarla, bilgelik patikasını inşa etmek için, herkesin iyiliği için kullanalım. Bilginin tehlikelerine karşı uyanık olalım.
Bilginin doğası ateşe benzer, düşük bilinçle kullanıldığında egonun elinde yakıcıdır, arzuların zihni bölücü ve yıkıcıdır. Bilgi, sevgiyle, yüksek bilinçle, evrensellik ilkeleriyle, bütünün yararına ve birlik için kullanılmalıdır.
Bilgilerimizi paylaşmak çok iyidir, ama bilginin nasıl ve ne için kullanılacağını doğru ve herkese faydalı şekilde aktarmak daha yararlıdır.
Bilgi tüketimi ile, artan bilgi bolluğuna bir katkı daha mı yapmayı arıyoruz, yoksa bilgilerin nasıl yaşama geçirilebileceğini önce kendimiz uyguluyor ve aktarıyor muyuz ? Bilginin nihai amacı olan bilgeliğe sadık ve layık oluyor muyuz ?
Bilmediğini bilirsen, bilmediklerine yönelirsin...Hangi bilgilerle daha iyi bir insanı, daha iyi bir dünyayı inşa edebileceğimizin farkına varalım. Aklı salim, sağduyulu, basiretli olalım.
Sade, net, açık, sağlam ve doğru fikirlere sahip olalım.
Bilmediğimizi değil, bilgiyi insanın tekamülünde ve daha iyi bir gelecek için nasıl doğru kullanılacağını ve akl-ı selimi geliştirmemiz gerektiğini fark edelim.
Zihinsel plan yaradılışımızdaki diğer araçlarımızdan (beden, enerji, duygular) daha sutil, latif olduğundan, zihne hakim olunması zordur. Düşünce gücü, fikirler, bilgiler, niyetler madde planından daha yüksek frekansta titreştiklerinden yönetilmeleri, doğru kullanımı fiziksel bir aracı doğru kullanmayı öğrenmekten çok daha zordur.
Zihnin özdenetimi konusu bu nedenle insanın tekamülünü esas alan tüm kadim öğretilerin odak noktasında yer alır. Bilincin yükseltilmesi, doğru dikkat ve farkındalığın geliştirilmesi, uyanıklığın muhafazası, doğru konsantrasyon, meditasyon gibi uygulamaların sürekli yapılmasının amacı bir süreliğine rahatlamak, hoş hisler yaşamak değil, zihnin arzulardan arındırılması, gerçek doğasının keşfedilmesi ve aklın mertebelerinde yetkinleşmek içindir.
Çünkü insanlık Kova Çağı'ndaki bu düşüş döngüsünde zihinsel aracını doğru şekilde nasıl kullanacağını öğrenme tecrübesini yapmaktadır. Zihinle, bilgiyle acılarını da yaratabileceği gibi, kurak çölleri bereketli topraklara dönüştürebilme kapasitesini de barındırmaktadır.
Geçişi daha az acılar, kederler yaşayarak yapabilmek için ihtiyacı ise, zihne doğru yönü verecek ortak bir insanlık ideali, yüksek ve anlamlı bir yaşam amacı, bilincine yol gösterecek kadim öğretiler ve bilgilerini basamaklı yola dönüştürecek bilgelik sevgisidir.
Felsefe, bilmek değildir, bilgelik aşkıdır...Malzemesi bilgidir, onu tutuşturup, yakıp ışığa dönüştüren Hikmet ise Aşk'tadır. Kökeni göklerde olan Aşkta...
Bilgelik Sevgisi bilgiye sadakat, Hakikat arayışına bağlılık göstermeye yönelten yüksek bir içsel duygudur, aklı ve kalbi BİRleştirir.
Hakikat Aşıklar'ı bilgiyle, öğrenmekle yetinmez, enerjisiyle yayılan, aktaran, herşeye ışık ve can veren Güneş gibi yaşar... Gökte olan aşkından dolayı yerdeki her AN'ına ışık koyar.
Kendi ruhuna, diğerlerinin ölümsüz ruhlarına, zamansız öğretilerin ruhuna dokunur.
Bilgiyi bilgeliğe dönüştürmek için ödevini yaparken sürdürdüğü yaşamı da, ölümü de soylu olur, kendisinden sonraki yaşamlarda yankılanır.
"Başkasının ödevini yaparak yaşamak ölüm, kendi ödevini yaparken ölmek yaşamdır."
Sevgilerimle
Uğur Başak Arpacıoğlu
25.12.2016, Kadıköy, İstanbul
ETİMOLOJİK KAYNAKLAR:
Bilmek – lat. scire, sciens - know
Bilim – lat.scientia - science (knowledge)
Bilinç – lat. conscire, consciens, conscientia - conscience ( with knowledge)
Consciousness; thinking; awareness, especially self-awareness.
BİLİNÇ (ingilizce) : Conscience , From Old French conscience < Latin conscientia (“knowledge within oneself”) < consciens, present participle of conscire (“to know, to be conscious (of wrong)”) < com- (“together”) + scire (“to know”)
BİLİM : Science, From Old French science, from Latin scientia (“knowledge”), from sciens, the present participle stem of scire ("to know")
-SOPHY
suffix meaning "knowledge," from O.Fr. -sophie, from L. -sophia, from Gk. -sophia, from sophia "skill, wisdom, knowledge," of unknown origin.
PHILOSOPHY
c.1300, from O.Fr. filosofie (12c.), from L. philosophia, from Gk. philosophia "love of knowledge, wisdom," from philo- "loving" (see philo-) + sophia "knowledge, wisdom," fromsophis "wise, learned;" of unknown origin.
Nec quicquam aliud est philosophia, si interpretari velis, praeter studium sapientiae; sapientia autem est rerum divinarum et humanarum causarumque quibus eae res continentur scientia. [Cicero, "De Officiis"]
İLGİLİ DİĞER YAZILAR :
https://kendinitaniatolyesi.blogspot.com.tr/2014/02/bilimler-yetmiyor-dunyay-iyi.html
https://kendinitaniatolyesi.blogspot.com.tr/2013/03/bir-erdem-olarak-arastirmak.html
https://kendinitaniatolyesi.blogspot.com.tr/2016/06/altin-basamaklar.html
Zihin açıcı, temizle derin bilgi için teşekkür ederim. Bildiğimizi zannettiklerimize tuğla tuğla örmüşüz kişisel alanımızı başkalarına karşı. Onu fark ettim yazıyı okuyunca. Halbuki bilerek ve aşkla uygulayarak yalnız kalınmıyor, aksine birlik ve beraberlik patikasına tuğla döşemiz oluyoruz. Çok güzel!
YanıtlaSilAz ama öz olanı bbizim yapabilmek
YanıtlaSilO özle mayalanmak olgunlaşmak
O özle hemhal olmak
Nasip olsun
Az ama öz olsun bizim olsun
YanıtlaSilÖzle mayalanalım olgunlasalım
Özle hemhal olalım