14 Şubat 2015 Cumartesi

Sonsuz AŞK, Zam'ANsız AŞK, Bitmeyen AŞK

Aşk üzerine yazılmış en muhteşem şiirlerden biri bu...

Her okuduğumda ruhumu kavrayıp avucunda titreten, kalbimde rüzgarlar estiren, beynime yayıldıkça genişleyen bu mükemmel şiirin daha çok bilinmesini ve özellikle bugün sizlere bir hediye olarak sunmayı istedim tüm kalbimle...

Türkçe çevirisini bir türlü bulamayınca, aslının yanına varamayacağımı bile bile, elimden geldiğince, kalemim, aklım döndüğünce çevirmeye çabaladım. Yeterli olmadığını biliyorum, eksikler, hatalar için lütfen kusura bakmayın… Bakma Tagore n'olur...

Hiç kolay değil kelimelerin ustası bir şairin ruhsal, zihinsel, duygusal derinliğini başka bir dile döndürebilmek...Sen şiirin, şiir senin içinde dönüp dururken...

Tagore’nin "Unending Love" adlı şiiri birçok boyutta dans edip, paralel oktavlara katman katman açılırken, kelime kelime anlamaya çalışmadım, akışına girip Öz'üme ulaşan titr'eşim'lerini duyumsadım...Kah iç çekişlerle, kah gözlerimden süzülen yaşlarla, kah gülümseyerek...Faniliğimin içinde saklı ebediyetin sezgisiyle...Zamanın koridorları içinde gezinerek....bu şiirin ezgisiyle...

Sonsuz, zamansız, bitmek tükenmek bilmez Aşk..."Unending Love" ile işte böyle anlatılırmış... Aklı ve kalbi birleştirip insanı başka boyutlara taşıyan usta şair, ressam ve müzisyen Tagore’nin ruhu ile Aşk taşmış dizelerden, Öz'lerde yankılanacak ebediyen…

Sizlerden bir ricam var, lütfen önce şiirin orjinalini okuyun...

Bir de dileğim; "Kutsal Aşk hüküm sürsün yeryüzünde"... Aşk olsun... Aşk KUT'lu OLsun...

UNENDING LOVE


I seem to have loved you in numberless forms, numberless times… 
In life after life, in age after age, forever.
My spellbound heart has made and remade the necklace of songs,
That you take as a gift, wear round your neck in your many forms,
In life after life, in age after age, forever.

Whenever I hear old chronicles of love, its age-old pain,
Its ancient tale of being apart or together.
As I stare on and on into the past, in the end you emerge,
Clad in the light of a pole-star piercing the darkness of time:
You become an image of what is remembered forever.

You and I have floated here on the stream that brings from the fount.
At the heart of time, love of one for another.
We have played along side millions of lovers, shared in the same
Shy sweetness of meeting, the same distressful tears of farewell-
Old love but in shapes that renew and renew forever.

Today it is heaped at your feet, it has found its end in you
The love of all man’s days both past and forever:
Universal joy, universal sorrow, universal life.
The memories of all loves merging with this one love of ours –
And the songs of every poet past and forever.

Rabindranath Tagore (1861-1941)

* Şiirin orjinali Bengalce. İngilizce çevirisi Tagore ile uzun seneler birlikte çalışmış William Radice tarafından yapılmış. 

SONSUZ AŞK


Seni sayısız şekillerde, sayısız kereler sevmiş gibiyim 
Ardarda dizilen yaşamlarda, çağlar boyunca, ebediyen. 
Bir büyü ile bağlanmış kalbim ezgilerin kolyesini yaptı ve yeniden yaptı,
Bir hediye olarak aldığın, boynunda, birçok şekillerinde taşıdığın,
Ardarda dizilen yaşamlarda, çağlar boyunca, ebediyen.

Ne zaman aşkın eski kroniklerini duysam, kadim acısını,
Onun ayrı veya birlikte olma antik masalını.
Geçmişe bakakalıp daldığımda, sonunda sen beliriyorsun
Bir kutup yıldızının ışığına bürünmüş, zamanın karanlığını delip geçen:
Bir görüntü oluyorsun sen, hatırlanacak ebediyen.
  
Sen ve ben buraya kaynaktan getiren akıntı üzerinde sürüklendik.
Zamanın kalbinde, BİRbirine aşk.
Milyonlarca aşığın yanında oynadık biz, hissedar olduk
Buluşmanın tatlı utangaçlığına, vedalaşmanın aynı sıkıntılı gözyaşlarına
Eski Aşk fakat şekillerinde yenilenen ve yenilenen ebediyen 

O bugün ayaklarına kapandı, kendi sonunu sende buldu
İnsanlığın tüm günlerinin aşkı, hem geçmişte hem ebediyen  
Evrensel neşe, evrensel keder, evrensel yaşam.
Tüm aşkların anıları bu BİRicik aşkımız ile birleşiyor
Ve tüm şairlerin şarkıları geçmişte ve ebediyen.

Rabindranath Tagore (1861-1941)

* O = Aşk
Çevirmeye çalışan: Uğur Başak Arpacıoğlu, Şubat 2015






1 yorum: